Vakanüvis tarih boyunca inançları yazdı
Özel İçerik

Vakanüvis;

İnsanın olmazsa olmazı inanç, tarih nehrinde çok değişik yönlere savruldu. Dinî inanışlar, değişik biçimlerde dünyanın her tarafında, her zaman var oldu. Dinler tarihinde baskın olmaya çalışan Batı ekolü ile arkeoloji alanındaki kimi yaklaşımların iddialarının aksine, insanlık tarihinde tevhid eksenli inanış Hz. Adem’den itibaren var olsa da sık sık bu ana hattan ayrılmalar görüldü. Bu durum da farklı inançları gündeme getirdi. Bu inanışlardan bazıları, bugüne birkaç iziyle kalabilirken, çok büyük bir bölümü ise tarihin sayfaları arasında unutuldu gitti.

ANTİK ÇAĞLAR: TANRI ENFLASYONU

Özellikle tarihin çok eski çağlarında insanlar, açıklayamadığı birçok şeyden etkileniyordu, daha doğrusu korkuyordu. Böyle olunca da o gün için mahiyeti açıklanamaz durumdaki tabiat olaylarının çoğu, “tanrı” yerine de geçiyordu. Bir topluluk gök gürültüsünden korkuyor, zaman içerisinde gök gürültüsü o topluluğun kutsalı haline dönüşüyordu. Bir başka kavim, millet ya da kabile için de bu bir yıldız olabiliyordu veya ateş ya da bir ağaç. İnsanların kendi elleriyle taştan yaptıkları heykeller de bu cümledendi. Zaman içerisinde dünyanın değişik bölgelerinde Osiris, Totem, Manitu, Odin vb. “tanrı” adı altında tapınılan şeylere dönüşecekti.Vakanüvis tarih boyunca inançları yazdı

Zaman ilerledikçe tanrılar da çeşitleniyordu. Bu konuda Antik Yunan, belki de bir numaraydı. Burada, neredeyse her şey ve her işin bir tanrısı vardı. Demirci, gemici, ateş, su, orman, hatta fahişelik ve diğerleri. Yunan’daki “Baba tanrılar” ise o meşhurlardı: Zeus, Apollon, Athena, Artemis, Mars… Yunan medeniyetinin takipçisi Roma’da da durum farklı değildi. Dönemin bir başka önemli medeniyeti Mısır’da ise Firavunlar, kendilerini tanrı yerine koymuşlardı. Ayrıca başka birçok bölgede görüleceği üzere Mısır’da da “aracı tanrılar” vardı.  Kutsallık atfedilen, tanrılara ulaşmaya aracı “stajyer tanrılar” arasında neler yoktu ki. Mesela, “scarabaeus sacer” yani dışkı böceği, “bubastis” adını verdikleri kediler, muhtelif kuşlar, fare leşi, buzağı…

Vakanüvis tarih boyunca inançları yazdı

İslam öncesi Arabistan’da ise tam bir “put enflasyonu” vardı. Mezopotamya, Eski Mısır, antik Yunan ve Roma dinlerinden etkilenen Arapların inanç dünyası, bu etkilere göre şekillenmişti. Hisham İbni El-Kalbi’nin “Putlar Kitabı”, bu konuda önemli bilgiler içeriyor. Arapların baş tanrısı Hubal’dı. Peygamber Efendimiz, Mekke'yi ele geçirdiğinde, Kâbe’deki diğer putlarla birlikte Hubal’ın putunu da kırmıştı.  Hubal’ın adı “Bal” şeklinde, Saffat suresi 125. âyette de geçiyor: “Yaratanların en güzelini bırakıp Bal (adlı puta) mı tapıyorsunuz?” Arapların diğer bazı putları ise şunlardı: Lat: Bereket tanrısı. Uzza: Yıldızlar tanrıçası, Eski Yunan’daki Venüs’ün karşılığı. Manat: Kader tanrıçası. Dushara: Dağların tanrısı. Atargatis: Nehir ve denizler tanrıçası. Dhatu-Anvat: Bedevilerin taptığı büyük ağaç. Shams: Güneş tanrıçası. Vadd: Su tanrısı. Manaf: Kehanet tanrısı. El-Kaum: Gece tanrısı.

Vakanüvis tarih boyunca inançları yazdı

MARİHUANAYLA “İBADET”

Tarihte bu şekilde seyreden inanışların hepsi tarihte kalmadı elbette. Günümüzde de kimi topluluklar birbirinden tuhaf şeylere inanıyor, bu tuhaflıkları din olarak benimsiyor. Kimi bölgelerde (Vanuatu Takımadaları) aktif yanardağın tanrı olduğuna inananlar var. Yine Burma’da, tabiatın bir cilvesi olarak uçurum kenarında duran bir büyük kayanın, “Buda’nın saçının bir teli üzerinde durduğu” varsayılıyor, bu nedenle de bu kayaya ihtiram gösteriliyor. Bu ülkede, suyun her türlü günahı temizlediğine inanışı da var. Bu nedenle de yılbaşlarında evlerden, dükkanlardan çıkartılan hortumlarla, kovalarla hem gelen geçeni hem de kendilerini ıslatarak, “ibadet edenler” var. Bunun için özel kortejler bile hazırlanıyor. Hindistan’da bugün bile kimi mistikler, “vücut kıllarının hayatın bütün enerjisini taşıdığına” inandıkları için ömür boyunca vücutlarındaki hiçbir tüyü kesmiyorlar.

Tayvan’da bir kesimdeki inanca göre de ölen bir kişi, 49 günlük yasın ardından dünyaya tekrar dönebiliyor. Bunu önlemek için de ölen kişinin bedeni yakılıyor ki, bir daha dünyaya dönemesin. “Dönerse ne olacak? Hem daha iyi değil mi? Sevdiklerine yeniden kavuşurlar işte” diyebileceklere getirilen itiraz ise bunun, kainatın dengesini bozacağı endişesi. Yine Uzak Doğu’daki kimi topluluklarda  ölen kişinin ruhunun, başka canlılara geçip tekrar dünyaya geleceği (reenkarnasyon) inanışı var. Bu nedenle de ölen kişinin yanına sevdiği yiyecekler konuluyor ki, dünyaya tekrar geldiğinde aç kalmasın! Ölenin yakınları için buradaki en büyük sorun ise tekrar gelenin, hangi varlık olarak (kuş, gergedan, ağaç vs) geleceği bilinmediğinden ondan tekrar haberdar olunup olunamayacağı endişesi. Jamaika’da ise bolca bulunan etkin uyuşturucu marihuana, “tanrıların bir hediyesi” olarak kabul edildiği için bu otu çekmek, tanrılara yakınlaşmanın bir aracı olarak görülüyor, uyuşturucu partileri bir ayin havasında geçiyor.

Afrika’daki kimi kırsal bölgelerde de “kutsal kulübe” inanışı var. Buna göre Himbalar'da; 10, 12 yaşlarındaki kız ve erkek çocukları, köydeki “kutsal kulübe”ye konuluyor. Çocuklar burada bir gece geçiriyorlar, ertesi sabah da köy meydanında yakılan “kutsal ateş”in önüne götürülüyorlar. Çocuklar, burada “atalar”a yakarıyorlar. Himbalar’da ineğe tapınma da var idiyse de kıtada görülen kuraklık, zaman içerisinde bu ritüelin kaybolmasına yol açmış.

“İNTİHAR VE ÖTENAZİ DİNİ”

Günümüzde, “Modern Paganizm” parantezi içinde yer alan inanışlar da var. Çekya’da, “Kontaktörler” adı verilen uzay gemilerinin olduğuna, bu gemilerin bir gün dünyaya gelerek, onları bekleyenleri kurtaracağına inananlar bulunuyor. ABD’nin değişik bölgelerinde de UFO inananları mevcut. Yine ABD’deki “Ötenazi Kilisesi” ise müdavimlerine, dünyanın dengesinin korunabilmesi için ölüme müdahale edilmesi gerektiği fikrini aşılıyor. Bu çerçevede intihar, kürtaj ve doğum kontrolü hararetle tavsiye ediliyor. Bunların sitelerinde “Kendinizi nasıl öldürebilirsiniz?” gibi bölümler var. Tarikatın mensupları, “ürememek üzere seks”i de (Sodomi) öneriyor. Kimi fanatikleri ise “kendimi öldüreceğime başkasını öldürürüm” fikriyle yamyamlığa sıcak bakıyor. Elbette birilerini öldürmüyorlar ama zaman zaman ölmüş insan eti yediklerine dair haberler internete düşüyor. tarikatın mensupları, “ürememek üzere seks”i (Sodomi) öneriyor.

Vakanüvis tarih boyunca inançları yazdı

“TANRI MARADONA, TANRI PRENS PHİLİP”

“Yaohnanen inancı” ise yaşayan birisini “tanrı” olarak kabul etmenin günümüzdeki nadir örneklerinden. Güney Pasifik’teki Tanna adasındaki yerliler, İngiliz Kraliyet ailesinden Prens Philip’i tanrıları olarak kabul ediyor. Bu tuhaf inanış, Prens Philip'in, 1974 yılında bir gezi esnasında kabile liderinin elini sıkmasıyla başlamış, kabile üyeleri de ondan sonra her sabah ve akşam Prens’e tapınmaya başlamışlar. Arjantin’deki “Maradona Kilisesi” de, ünlü futbolcunun doğum gününü kutsal günleri kabul ediyorlar. Dieoorianların “kutsal kitabı” ise Maradona’nın hayatını anlatan bir kitap. Maradona’nın antrenörleri ise bu dinin “havarileri”.