Vakanüvis, ABD ve basınının Türkiye'ye tutumunun tarihi sürecini yazdı
ensonhaber.com

Chicago News 1952: Türkiye'de basın susturuluyor

The New York Times 1954: Menderes otokrat, Türkiye DP'yle geriye gidiyor

Herald Tribüne 1957: Dikkat edilmesi gereken çetin bir lider: Menderes

ABD ve basını hep aynı

Vakanüvis

Türkiye ile ilişkilerini krizler üzerine oturtan ABD yönetimi, yürüttüğü bu politikada ülke medyasını da yedeğine alıyor. Türkiye'nin kabına sığmadığı, atak yaptığı her dönemde olduğu gibi ABD bugün de medyayı kullanarak, olumsuz haber ve yorumlarla kara propaganda yürütüyor. Tıpkı, Cumhuriyet tarihinin önemli atılım dönemlerinden birisi olan Demokrat Parti (DP) devrinde de yaptıkları gibi...

"TÜRKİYE'DE BASIN SUSTURULUYOR"

Her zaman ABD'deki karar vericilerin güdümünde hareket eden Amerikan basını, Demokrat Parti ve Başbakan Adnan Menderes'ten hazzetmediğini daha ilk yıllarda belli etmişti. Dr. Meral Kuzgun'un, Gazi üniversitesi Akademik Bakış Dergisi, Cilt 14, Sayı 27, Kış 2020 sayısında yayınlanan "Amerikan Basınında Demokrat Parti, Başbakan Adnan Menderes ve Türk Amerikan İlişkileri Üzerine Bazı Notlar" başlıklı makalesinde anlatılanlara göre, Menderes Hükümeti'nin henüz ikinci yılında ABD basınında eleştirel yorumlar görülmeye başlanmıştı. DP iktidarının ilk günlerinden itibaren hükümet aleyhine yayınlar yapan, hakaretamiz yorum ve karikatürlerle okur karşısına çıkan Ulus gazetesinden bazı gazetecilerin takibata uğrayıp, cezaevine konulması, Amerikan basınının sıklıkla işlediği bir konu haline gelmişti. 6 Mayıs 1952 tarihli Decatur Herald gazetesinde, Adnan Menderes Hükümeti'nin basına karşı baskıcı bir tutum sergilediği eleştirisi yapılmıştı.

Yine, 6 Mayıs 1952 tarihli Cleveland Plain Dealer gazetesi de, "Türkiye'deki bu gelişmeler, Amerikan halkında Türkiye'de benimsenen demokrasinin mahiyeti hakkında ciddi şüphelere neden olmakta." denilmişti. 8 Mayıs 1952 tarihli Chicago News gazetesi ise gelişmeleri, "Türkiye’de basın susturuluyor" başlığıyla vermişti. Amerikan Dış Politika Kurumu tarafından çıkarılan Foreign Policy bülteni de furyaya katılmış ve 1 Ağustos 1952 tarihli nüshasında, "Demokrat Parti'nin siyasi düzeninin kâğıt üzerinde bir demokrasiden ibaret olduğu, tek partili yarı otoriter bir devlet yapısına dışarıdan endişe ile bakıldığı" ifade edilmişti.

Vakanüvis, ABD ve basınının Türkiye'ye tutumunun tarihi sürecini yazdı

CHP'NİN TEK PARTİ DEVRİNE GÜZELLEME

ABD medyası, 27 yıl süren CHP'nin tek parti yönetimi devrini ise açık ifadelerle desteklemese de "devrim şartları" ve "İkinci Dünya Savaşı etkisi" gibi gerekçelerle mazur görmeye çalışmıştı. 5 Nisan 1953 tarihli The New York Times gazetesinde yer alan bir yorumda, tek parti yönetimi, "iyi niyetli ama halkı sıkıntıya sokan çabaların sahibi idare" olarak nitelendirilmişti.  Gazetenin, "Demokrat Türkiye'de yeni bir kuvvet faaliyet halinde" başlıklı makalesinde, DP öncesi tek parti yönetiminin "kendine özgü şartlar" içerisinde olduğu görüşü  savunulmaktaydı. Yazıda, 1939-1945 yılları arasında cereyan eden II. Dünya Savaşı'nın Türkiye'yi olumsuz etkilediği belirtilerek, halkın refah seviyesinin bu nedenle iyice gerilediği dile getirilmişti. Makalede, savaş yıllarında CHP hükümetinin, "ister istemez" askerlik için köylü gençlere ve onların malî kaynaklarına el atmak durumunda kaldığı görüşü savunulmuştu.

"TÜRKİYE GERİYE GİDİYOR"MUŞ

Demokrat Parti iktidarında yıllar geçtikçe ABD basının tutumu daha da sertleşmeye başlamıştı. ABD yönetiminin, kayıtsız şartsız kendi politikaları uyarınca davranmasını istediği Adnan Menderes, bu taleplere gücü yettiğince karşı çıktıkça okyanus ötesindeki basın da daha keskin yorumlara yönelmişti. The New York Times, 29 Aralık 1954 tarihli bir haber yoruma "Türkiye geriye gidiyor" başlığını uygun görmüştü. Yazıda, "Başbakan Menderes'in 1946 seçiminden sonra benimsediği demokratik prensipler ince bir ciladan fazlası değil." deniyordu. The New York Times'ın yorumunda, "Adnan Menderes'in otokrat bir çizgide ilerlediği, Türkiye'de basın özgürlüğünün çiğnendiği" gibi değerlendirmelere de yer verilmişti. Gazetede, "Bu şartlarda Türkiye'yi demokrasi eksenli bir ülke olarak tanımlamanın güçleştiği" de ileri sürülmüştü.

Vakanüvis, ABD ve basınının Türkiye'ye tutumunun tarihi sürecini yazdı

HERALD TRIBUNE: MENDERES ÇETİN BİR LİDER

Geçen zaman içerisinde Türkiye üzerindeki baskısını artırmayı tercih eden Amerikan yönetiminin bu atakları karşısında Demokrat Parti iktidarı direndikçe direnmiş, bu tutum üzerine de sahibinin sesi ABD basını yönetimin politikalarını dillendiren haberlere daha çok yer vermeye başlamıştı.

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin Suriye'yi bir peyk ülke haline getirme çabalarından rahatsız olan Türkiye, SSCB'nin bütün tehditkâr yaklaşımlarına rağmen kendi tezlerinden geri adım atmamıştı.

ABD yönetimi, dönemin iki süper gücünden birisi olan Sovyetler'in bu baskıları karşısında Menderes Hükümeti'nin kendi isteklerini kabul etmek zorunda kalacağı beklentisine girmiş ancak umduğunu bulamamıştı.

DP Hükümeti, 27 Mayıs darbesiyle sonlanacak iktidarının son yıllarında Sovyetler Birliği'ne de, ABD'ye de Türkiye'nin haklarını kararlılıkla savunuyordu. Bu hayal kırıklığı ve Menderes'in "çetin kişiliği"ne dair değerlendirmeler kimi yorumlara yansımıştı. 1957'in son günlerinde Herald Tribune'de yer alan "Dikkat edilecek bir adam. Çetin bir duruma çetin bir Başvekil" başlıklı yazıda, Sovyet Rusya’nın 1957 yılı içinde tekrarlayan diplomatik taarruzlarının, cesur ve açıkça konuşan Adnan Menderes'i etkilemediği görüşü ifade edilmişti.

Yazıda, kendisine "Ruslarla iyi geçinmenin bir yolunun olup olmadığı" sorulduğunda Menderes'in cevabının, "Kuvvetli olunuz, Ruslar müdafaayı anlarlar ve hürmet ederler." şeklinde olduğu da aktarılıyordu. Yazıda, Menderes'e yönelik olumlu pek çok değerlendirme yapılmakla birlikte, onun "siyasi muhaliflerini baskı altında tutan anti demokratik politikaları benimsediği" iddiası da dile getirilmişti.

Vakanüvis, ABD ve basınının Türkiye'ye tutumunun tarihi sürecini yazdı

CIA BAŞKANI'NDAN 28 NİSAN VE 24 MAYIS 1960'TA DARBE "KEHANETİ"

Demokrat Parti iktidarını her fırsatta eleştiren Amerikan basınının bu yaklaşımının benzeri, Amerikan Hükümeti'nin gizli yazışmalarında da görülüyordu. Fahir Armaoğlu tarafından kaleme alınan, "Amerikan Belgelerinde 27 Mayıs Olayı" başlıklı makalede (Belleten, Nisan 1996, Cilt LX - Sayı 227) bu türden belgelere yer verilmişti. Bunlardan birisinde, CIA Başkanı Allen Dulles'ın, 28 Nisan 1960 günü yapılan ABD Millî Güvenlik Kurulu toplantısında yaptığı konuşmada DP iktidarına karşı eleştirel yaklaşımı yer alıyordu. Dulles, 27 Mayıs cuntacılarının kanlı darbesine sadece 29 gün kala yaptığı bu değerlendirmede, Menderes Hükümeti'nin İsmet İnönü ve CHP'ye yönelik tutumunun çok sert olduğunu iddia etmişti. Dulles ayrıca, bir "kehanet"te de bulunarak, "Eğer anayasal usuller dikkatle uygulanmayacak olursa, şu anda Güney Kore’de mevcut olan durum (darbe ortamı) Türkiye'de de ortaya çıkabilir." demişti.

Yine aynı günlerde ABD üst yönetimine sunulan bir başka değerlendirme notunda da benzer ifadeler yer almıştı:

"Türkiye'deki son gelişmeler Amerika için sıkıntılar oluşturmaktadır. Başbakan Menderes'in taktikleri, siyasal istikrarı şüpheli duruma getirmektedir. Amerika, Menderes'in, muhalefetin 'tanınmış ve saygın' liderlerine karşı daha da şiddetli tedbirler almasından endişe etmektedir. Türkiye'nin iç politikasına Amerikan aleyhtarlığı girmiştir. Bütün bu gelişmeler, Amerika'nın Türkiye'deki faaliyetleri ve buradaki kolaylıklardan yararlanmasını tehlikeye sokabilir."

CIA Başkanı Allen Dulles, ABD'nin Türkiye Büyükelçisi Avra M. Warren'le yaptığı peş peşe görüşmelerin ardından ABD Milli Güvenlik Kurulu'nda 24 Mayıs 1960 tarihinde yaptığı konuşmada "kehanet"ini bir kez daha ifade etmişti:

"Öğrenci gösterileri artmıştır ve ayaklanmaya şimdi öğrenci olmayanlar da katılmaktadır. Hatta bu gösterilere bazı subaylar da katılmaktadır. Türk polisi ile Türk askerî kuvvetleri arasında belirgin bir zıddiyet göze çarpmaktadır. Türk Ordusu bölünmüştür. Yüksek rütbeliler hükümete sadık kalırken, küçük rütbeliler, hükümet ile muhalefet arasında bölünmüş durumdadır. Türkiye'deki durumun daha da kötüleşeceğine inanıyorum. Hatta ve hatta ordunun iktidarı ele alması da mümkündür."