Aç olmak sadece yemek yemekle çözülen bir durum değil, ne yediğimiz ve nasıl yediğimizle ilgili de bir meseledir. Ayrıca sadece ne kadar yediğimiz değil, nasıl yediğimiz konusunda net olmak da önemlidir.
Bu nedenle, sadece birkaç saat önce bir yemeği bitirmiş olsak bile açık hissi, belirli faktörleri hesaba katmazsak çoğalır.
Sinirlilik, ilgisizlik, yorgunluk, düşük enerji hissi, uyku bozuklukları... Açlık, sadece beslenme işlevinin ötesinde, vücudumuzun korkunç bir durumudur, çünkü mide kükremeye başladığında, onun çıkardığı 'gürültülerin', vücudun geri kalanı için bir isyan başlatması mümkündür.
Yağlar, proteinler veya karbonhidratlardan bağımsız olarak makro besinlerle ilgili hatalar yapmak veya tam tersine bu kategorilerden birinin üzerine odaklanmak, yemeyi bırakmamamıza rağmen bizi doyumsuz bir dipsiz kuyuya dönüştürebilir.
Bununla birlikte, belki de daha fazla fark edilmeyen diğer nedenler alkol tüketimi, yeterince sıvı almama, sıvı gıdaları çok tüketme ve yemek yerken dikkati dağıtma gibi tamamen dışsal nedenlerdir. Tüm bunlar, son öğünün üzerinden birkaç saat geçmesine rağmen vücudumuzun neden aç kalmaya devam ettiğinin açık nedenleri olabilir.
KALORİ VE BESLENME DENGESİZLİĞİ
Diyetten yağ veya proteini çıkarmak veya kalori kaynağı olarak sadece basit karbonhidratlara odaklanmak büyük bir hatadır. Sadece vücudumuzun düzgün çalışması için tüm bu makrobesinlere ihtiyacı olduğu için değil, aynı zamanda sindirime girmelerinin yeme şeklimizi ve açlığı etkilediği için.
Bu nedenle, yağsız ve proteinsiz beslenen insanlar, bunları yiyenlere göre genellikle daha aç hisseder. Bunun en basit nedeni, her ikisinin de sindiriminin karbonhidratlara göre daha yavaş olması, vücudun onları tamamen parçalayabilmesi için daha fazla zaman gerektirmesi ve dolayısıyla tokluk hissinin artmasıdır.
Benzer şekilde, şeker veya rafine tahılların bol olduğu, sindirimi daha kolay olan, ancak çoğu durumda lif, vitamin veya mineral içermeyen, basit karbonhidratlar açısından zengin diyetler de kan şekerinde ani yükseliş ve düşüşlere neden olarak açlık hissinin devam etmesine neden olur.
YETERLİ SU İÇMEMEK
Susuzluk ve açlık hissi bazı durumlarda karışabilir. İkisinden birine sahip olduğumuzu düşündüğümüzde biraz su içerek bu hissi çözerseniz, bunun sadece susuzluk olduğunu netleştirebilirsiniz. Bununla birlikte, muhtemelen suyla yemek yemenin dezavantajlarını duymuşsunuzdur. Bunlar arasında mide asitlerini sulandırmak, sindirimi zorlaştırmak ve mide hacmini büyütmek bulunur.
Ancak unutmayın ki, su yiyeceklerin hacmini artırarak sindirimi kolaylaştırabilir. Aynı şekilde öğle yemeğinden önce bir iki bardak su içmek de o tokluk hissini vermemize yardımcı olacağından aşırıya kaçmamak için faydalı olabilir. Yine de uzun süre tokluk hissinin harika bir yolu meyve ve sebze gibi bol su içeren gıdalara yönelmektir.
ÇOK HIZLI YEMEK
Çocukluk çağında yemeyi öğrenmenin anahtarlarından biri çiğnemeye verilen önemdir. Atıştırmalıkların tadını çıkarmanın veya yiyeceklerin farklı dokularını anlamanın ötesinde, çiğneme daha fazla tükürük üretmeye ve tüketilen gıdaların sindirim kanalından geçişini kolaylaştırmaya yardımcı olur ve yutma süresini de yavaşlatır.
Çok hızlı yutar ve yemek yersek, vücudumuz bu tokluk hissine aynı şekilde tepki vermez. Bu nedenle, yemek yeme bilincinin bir kısmını kaybederiz, bu da hızlı yemek yiyenlerin daha iştahlı olmalarına ve daha fazla yeme eğiliminde olmalarına neden olur.
Benzer şekilde, hız ile değil, dikkat dağınıklığı ile ilgisi olmasına rağmen, vücudumuzun yutma anına odaklanması, yutma duyusunu kaybetmemize neden olan dış uyaranları görmezden gelmesi gerekir. Bu nedenle, televizyon seyrederken, video oyunu oynarken ya da iş yerinde bilgisayarın karşısında yemek yemek, kötü uygulamalardır çünkü bu konsantrasyon hissini kaybederiz.
FAZLA KALORİLİ SIVI TÜKETMEK
Tokluk hissi için çiğnemenin önemli olduğu kadar, gıdaların katı hallerinde sahip oldukları, dokuları ve lifleri ile daha yoğun olmasına katkıda bulunan ve daha fazla zaman gerektiren bazı özellikleri de önemlidir.
Soğuk çorbalar, meyve suları, tatlı içecekler veya gazlı içecekler gibi gıdaların aşırı tüketimi, çiğneme işlemi hiç olmayacağı için açlık hissinin devamına neden olabilir.
ÇOK EGZERSİZ YAPMAK
Çok egzersiz yapan kişilerin, orta düzeyde egzersiz yapanlara veya tamamen hareketsiz olanlara göre daha hızlı bir metabolizmaya sahip olduğunu destekleyen çalışmalar vardır.
Bu, düzenli spor yapanlar için geçerlidir, bu nedenle bu spor uygulamalarının gelişimi için büyük miktarda kaloriye ihtiyaçları vardır, bu yüzden aynı zamanda harika yiyicilerdir.
Bu, spor yapmayan insanlardan daha çok açlık hissi yaşanmasına neden olur.
STRES
Stres, vücudumuzdaki tüm istenmeyen süreçlerle ilgilidir. Uykuyu engeller, açlık hissi verir, bizi yorar, midede daimi boşluk hissine neden olur ve tüm bunların sık sık olmasının nedeni, kompulsif hale gelmesidir. Birçok insan stresin ortaya çıkardığı kaygıyı hafifletmek için gün boyu bir şeyler yer.
Tüm bunların suçlusu strese neden olan kortizoldür. Vücudumuzun adrenal bez yoluyla salgıladığı, strese tepki olarak salınan ve vücudumuzun yeterli enerjiye sahip olması için glisemik bir zirveyi tetikleyen bir hormondur. Bu tepki daha sonra, açlık hissini artıran ve yenilen şey ile stresin kendisi arasında bir kısır döngü yaratan eksikliğe neden olur.
ALKOL TÜKETİMİ
Boş kalori yüklü (besin sağlamadan sadece kalori içeren) bir ürün olan alkolün, beynin açlığa verdiği tepkiyi bastırması ironik olabilir. Ancak, alkol tüketimi açlığı tetikler. Alkol, çeşitli hormonların salgılanma şeklini etkileyerek açlık hissine neden olur.
Yemek sırasında alkol tüketmek iki nedenden dolayı kötü bir fikirdir. Birincisi, vücudumuzun toksik olduğu için alkol emilimine öncelik vermesi ve sindirimin geri kalanını yavaşlatmasıdır. İkincisi, bu süreci yavaşlatarak, yemek yerken alkol alırsak daha kolay biriken yağ yakma hızının azalmasıdır.
Daha Fazla Yorum Yükle
0 Yorum Yapılmış