Vakanüvis yazdı: CHP’ye İHL, İlahiyat Fakültesi ve türbe açtıran seçim
ensonhaber.com

Cumhuriyet’in ilk çeyrek asrına damgasını vuran tek parti yönetimi, geçen bu sürede halkın büyük çoğunluğunun memnuniyetsizliğine yol açmıştı.

Savaştan çıkmış olmanın devam eden olumsuz ekonomik etkileri, giderek halktan kopan seçkinci bir yönetim anlayışı ile sık sık ortaya konulan katı laiklik uygulamaları bu memnuniyetsizlikleri besleyen unsurlar olmuştu.

II. Dünya Savaşı’nın galipleri demokrasi isteyince…

İkinci Dünya Savaşı’nda, son anda galiplerin tarafında yer alan CHP Hükümeti, yeni dünya düzeni kurucularınca oluşturulan “Demokrasi Cephesi”nin beklentilerine cevap verebilmek için kerhen de olsa çok partili sisteme geçmişti.

Bu süreçte Ocak 1946’da Demokrat Parti kurulmuş, 21 Temmuz 1946’da da ilk çok partili seçim yapılmıştı. Ancak CHP gene de eski alışkanlıklarını terk etmeyerek, seçimlere bir kez daha – ve artık son kez - “açık oy, gizli tasnif” gölgesini düşürmüştü. Kolayca tahmin edilebileceği gibi CHP bu seçimden “zaferle” çıkmıştı. Meclis’teki sandalye dağılımı CHP 395, DP 66 şeklinde olmuştu.

Çok partili seçimler, önemli bir adımdı ama yeterli değildi. Batılı merkezler, ülke yönetiminin liberal ekonomiye yönelmesi ve toplumsal özgürlüklerde gelişmeler de bekliyordu.

Ayrıca halk, tek parti yönetiminin seçim hileleriyle bir kez daha iş başında kalmasından fevkalade rahatsızdı. Seçimlerin ardından Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Recep Peker’i Başbakanlığa atamıştı. Ancak tek parti idaresi anlayışının en radikal isimlerinden birisi olan Peker, “liberal bir Başbakan” gibi davran/a/mıyordu.

Peker bir keresinde, “Komünizme karşı dini eğitimi güçlendirmeliyiz” talebini dile getiren bazı CHP milletvekillerine, “Bu, zehiri zehirle tedavi etmektir” diyerek karşı çıkmıştı. Recep Peker’in bu ve benzeri tutumları halktaki memnuniyetsizliği iyice arttırınca yerine Hasan Saka atanmıştı. Saka, selefine göre daha ılımlı, diyaloğa açık bir isimdi.

Muhalefetin antidemokratik bulduğu bazı yasalar değiştirilmiş, yoğun eleştirilere konu olan Köy Enstitüleri’nin klasik öğretmen okuluna dönüştürülmesi girişimleri başlatılmış, valilerin CHP il başkanlığı yapması uygulamasına son verilmişti. Yine, ana hatlarında muhalefetle uzlaşılarak hazırlanan bir seçim yasası da yürürlüğe girmişti.

İnönü’den “Medreseli Başbakan”

CHP, 14 Mayıs 1950 seçimlerine hazırlanırken, geniş halk kitlelerinin en çok şikâyet ettiği inanç hürriyetiyle ilgili olarak da adımlar atmak zorunda kalmıştı.

Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Hasan Saka’yı da görevden alacak ve yerine “müderris çocuğu, medresede köklü bir din eğitimi alan, Arapça ve Farsçaya vukufiyeti olan, Fıkıh ve İslam tarihi profesörü” Şemsettin Günaltay’ı Başbakan olarak atayacaktı.

Operasyonu yapan İnönü olmasına rağmen, kimi müfrit CHP’liler Günaltay’ın müktesebatından bahisle yine de tepkilerini ortaya koymuştu.

“Bizim Mevlut” isimli bir şiir yazan ve burada “Ne örümcek ne yosun / Ne mucize ne füsun / Kâbe Arabın olsun / Bize Çankaya yeter” gibi mısralara yer veren milletvekili Behçet Kemal Çağlar, Başbakanlığa “İslamcı Günaltay”ın atanması üzerine CHP’den istifa etmişti.

Vakanüvis yazdı: CHP’ye İHL, İlahiyat Fakültesi ve türbe açtıran seçim

CHP binalarında din eğitimi

Seçimler yaklaşırken Demokrat Parti, CHP’nin 27 yıllık iktidarında sık sık din karşıtı politikalara imza attığını, bu nedenle Günaltay’ın Başbakan yapılmasının göz boyamadan ileri gitmeyeceği propagandasını işliyordu.

Her şeye rağmen CHP, yetersiz de olsa milletin hoşuna gidecek kimi politikaları hayata geçirmişti. Bu çerçevede; “Din Bilgisi Dershaneleri” (İmam Hatip Okulları) açılmaya başlanmış, Ankara Üniversitesi bünyesinde İlahiyat Fakültesi faaliyete başlamış, bazı tekke ve türbelerin ziyaret yasağı kaldırılmıştı.

Ayrıca ilkokullara din dersi de konulmuştu. Başbakan Günaltay, zaman zaman Meclis’te, partisi “İslam’a karşı olmakla” suçlandığında, “Ben, bu ülkede İslam’ın yüce ilkelerini öğretmek için İlahiyat Fakültesi açan bir hükümetin Başbakanıyım” cevabını veriyordu. Aslında CHP’de kafalar kelimenin tam anlamıyla karışıktı.

Zira, bir keresinde, “Tekke ve türbeler bir daha hortlayamaz” diyen de gene Günaltay’dı. Başbakan,”irticaa müsamaha etmekle” suçlandığında bu ifadeleri kullanmıştı. Yine de türbeler “Türk büyükleri” olması şartıyla onun döneminde açılmıştı. Son tahlilde ise milletin din hizmetlerine olan özleminin, en görmek istemeyen gözlerce bile fark edileceği o yıllarda kimi yerel CHP örgütleri işi, parti binasında din eğitim vermeye kadar vardırmışlardı.

Bu arada İslam dinini öğreteceği iddiasıyla dağıtılan kitaplardaki sorunlu ifadeler nedeniyle kimi vatandaşlar eğitimlere devam etmemiş, bazıları da “Bu kitaplarla İslam’ı öğretmek şöyle dursun, misyonerlik faaliyeti yapılmakta” görüşünü dile getirerek, hükümetin sözkonusu kitapları toplatması için girişimde bulunmuştu. Ancak iktidardaki partinin bütün bu çabaları sonuçsuz kalacak ve 14 Mayıs 1950 seçimlerinde oyların yüzde 55’ini alan Demokrat Parti, 416 milletvekili çıkartıp, yüzde 39 oyla ancak 69 milletvekiline sahip olabilen CHP’nin 27 yıllık iktidarına son verecekti.

Vakanüvis yazdı: CHP’ye İHL, İlahiyat Fakültesi ve türbe açtıran seçim

-Prof. Dr. Doğan Duman, “1950 Seçimleri Öncesinde Cumhuriyet Halk Partisi’nin Politik Bir Manevrası Olarak İmam Hatip Kursları” Pamukkale Üniversitesi Belgi Dergisi, Sayı 10, Yaz 2015

-Arş. Gör. İbrahim Ethem Aydın, “Şemsettin Günaltay’ın Hayatı, Eserleri ve Dini Islah Düşüncesi”, İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı 5, Yıl 2002

-Mehmet Ö. Alkan, “Seçim Afişleri, Parti Amblemleri ve Demokrasi Tarihimize Dair Notlar”, Birikim Dergisi, Sayı 313, Mayıs 2015

Vakanüvis yazdı: CHP’ye İHL, İlahiyat Fakültesi ve türbe açtıran seçim

Vakanüvis yazdı: CHP’ye İHL, İlahiyat Fakültesi ve türbe açtıran seçim

Vakanüvis yazdı: CHP’ye İHL, İlahiyat Fakültesi ve türbe açtıran seçim

Vakanüvis yazdı: CHP’ye İHL, İlahiyat Fakültesi ve türbe açtıran seçim

Vakanüvis yazdı: CHP’ye İHL, İlahiyat Fakültesi ve türbe açtıran seçim

Vakanüvis yazdı: CHP’ye İHL, İlahiyat Fakültesi ve türbe açtıran seçim