Tarih yazan rüyalar için #tarih dergi
ensonhaber.com

#tarih dergisi, 69. sayısında, “Tarih Yazan Rüyalar” kapağıyla selamlıyor okurunu. Her geçen gün yeni bulgularla aydınlanan tarihe, yeni bir arşiv kazandırmaya devam ediyor. Bazen bir hikâyenin içine hapsolup kalırız ya, siz de geçmişten ya da geçmişe uzanan cümleler okurken böyle hissediyor musunuz? Belki biraz bunu sorgulayarak okumalı.

Şimdi tarihte Şubat nasıl geçmiş, bir zaman tüneline giriyoruz…

NELER VAR

#tarih dergi “Kapak Dosyası”nda, Tarih Boyunca Rüya ve Manipülasyon başlığında, dünyayı yöneten düşle, düşleri yöneten güçlerden bahsediyor. “Ayın Fotoğrafı” dosyasından, 25 Şubat 1933’te geçen Vagon-Li hadiselerini anlatıyor. “Evrak-ı Metruke” başlığı altında da, Köy Enstitüleri’nin son tanıklarından İhsan lşık’ın anlattıkları, eğitimin tarihine bir yol daha aralıyor. “Gündemin Tarihi”nde ise, Kadın Milli Voleybol Takımı’ndan, Kasım Süleymani suikastına kadar özel konulara değiniyor…

Geçmişten bugüne zaman aralığında tarihe değinen #tarih dergide, pek çok bilgiye ulaşıyoruz. Bir de çok yakın zamanda kaybettiklerimiz, tarihe geçecek özel isimler var. “Ardından” başlıklı dosyanın bu sayıdaki 2 özel ismi, 16 Aralık’ta kaybettiğimiz Türk Bilim Tarihi Profesörü Sevim Tekeli ile 26 Ocak’ta kaybettiğimiz Basketbolcu Kobe Bryant…

Zamanda iz süren #tarih dergide, daha pek çok başlık var. Çevrilen her sayfa, bugünden geçmişe uzanan heyecanlı bir yolculuk…

Tarih yazan rüyalar için #tarih dergi

GEÇMİŞİN NAİF HATIRALARI

Değinmek istediğim üç dosya başlığı keşfediyorum. “Sahaftan” ve “Kitap” dosyaları en çok ilgimi çekenlerden ikisi oluyor. Üçüncüsünü, son ara başlığa saklıyorum.

Bu sayıda “Sahaftan”da, Orhan Seyfi Orhon’un kadirşinaslık örneğini anlatıyor Emin Nedret İşli. Orhon, 1927’de yayımlanan Güneş dergisinin sahibi ve başyazarı. Dergi, 3. sayısını, o yıl vefat eden Süleyman Nazif’e ayırıyor. Üstad kabul edilen Sami Paşazade Sezai Bey de dergiye bir yazı yazıyor. İşin ilginci, o devirde Sezai Bey’in bir dergiye yazması sıra dışı bir hadise. Orhon’un kadirşinas hareketi de işte tam bu noktada gelişiyor. Orhon, bu yazı üzerine Sezai Bey’e, müstesna bir teşekkür mektubu gönderiyor. İnsan işte bu mektubu okuduğunda, geçmişin naif yanına bir heves duymadan edemiyor sanırım…

KİTAP ÖNERİSİ

Kitap kategorisinde olduğumuza göre, gelelim derginin “Kitap” dosyasında incelenen kitaba. #tarih, Eren Ergül’ün yayına hazırladığı, Süvari Teğmen Safiyüddin Efendi’nin “Çanakkale ve Kafkas Cephesi Harp Hatıratı”na yer veriyor. Kitabı tanıtım bülteninden alıntı ile aktarmak isterim:

“Safiyyüddin Efendi, Seferberlik ilanıyla gönüllü askere kaydolan ve vatan müdafaasına koşan binlerce vatanperver gençten birisi olarak, 31 Temmuz 1914 tarihinden 4 Kasım 1917 tarihine kadar yaşayıp gördüklerini, günü gününe tuttuğu notlarından istifade etmek suretiyle 1918 yılı Şubat ayında hatırat olarak kaleme almıştır.

Bu hatıratta süvari yedek subay adayı olarak başlayıp teğmenliğe terfi ettiği askerlik hayatının Çanakkale ve Kafkas cepheleri anlatılmaktadır.

Harbe ilk dahil olduğu Çanakkale cephesinde, Yaylatepe ve bilhassa en kanlı ve yoğun mücadelenin yaşandığı Kanlısırt siperlerindeki muharebeleri, cephe ve cephe arkasındaki durumu, düşmanın dehşet verici bombardımanlarını ve en nihayet kazanılan zaferi hatıratına kaydetmiştir.

Çanakkale’den sonra kıtasıyla birlikte gittiği Kafkas cephesinde ise, Bitlis ve Muş’un Ruslardan geri alınmasıyla neticelenen muharebeleri, bu cephede sadece düşmana değil, bölgenin iklim ve coğrafî zorluklarına karşı verilen mücadeleyi çarpıcı dille anlatmaktadır.

Safiyyüddin Bey’in, I. Dünya Savaşı’nın iki önemli cephesindeki gözlem ve şahitliklerini aktardığı bu hatırat, haiz olduğu özgün ve ilginç bilgilerle okuyucuya emsallerinden farklı bir tat verecektir.”

ZAMANIN İZİNDE

Son ara başlığa bıraktığım üçüncü dosya da, “Zamanın İzinde”. “Yerleşiklerin yatağı rahat mı?” başlığı oldukça ilgimi çekti ve şimdi bir ara başlık daha açmak istedim. Göçebelikten yerleşik düzene geçişimiz her zaman ilgimi çeken bir konu oldu. Tarihte yerleşik bir düzende yaşamadığını bildiğimiz göçebelerin, “yatak” denen yerleşik düzene özenmediklerini biliyoruz. Oysa bir gün bir şey olmuş ve durmuşuz. İsenbike Togan, yazısında tarihin düzeninden bahsediyor, o kısma el sürmeyi düşünmem. Ancak şu bir gün bir yerde durduğumuz an var ya, işte o çok ilginç bir an. Günümüzün en yaygın konularından biri olan tembelliği başlatan hiç kuşkusuz bu yerleşik düzen oldu bana göre. Togan’ın cümlelerini okurken bunu düşündüm. Bir yerde öylece duruyor olmak, belli ki hayatımızda hareketlilik gerektiren pek çok eylemin de sözlük karşılığını değiştiriyordu…

Geçmişten izlerle günümüzün tarihini yazarken siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?