Sermet Muhtar Alus, 1930’lardan 1952’de ölümüne kadar çeşitli gazete ve dergilerde yayımladığı bini aşkın yazıyla okurlarına hep bir şehrin hayatını, genellikle de 19. yüzyıl sonlarıyla 20. yüzyıl başları arasındaki belli bir dönemin hayatını anlatmış bir yazar; kendisinin de sık kullandığı tabirle “Eski İstanbul'un" yazarı.
TOPLUMSAL DEĞİŞİM...
Önce Meşrutiyet, sonra da Cumhuriyeti sadece birer rejim değişikliği gibi değil alıştıkları, bildikleri neredeyse bütün toplumsal ilişkilerin, adetlerin hatta insanların kullandıkları eşyaların, giydikleri kıyafetlerle yiyip içtiklerinin bile baştan sona değiştiği dönemler olarak yaşamış birkaç kuşaktan okura, baş döndürücü bir hızla unuttuklarını fark ettikleri eskilerin hoşluk ve acayipliklerini anlatarak ekmeğini kazanmış bir yazar.
YEME İÇME KÜLTÜRÜ
Bugün maalesef yeterince tanınmayan bu olağanüstü yazarın yine aynı şehrin, yine aynı dönemlerindeki yeme-içme kültürüne dair yazılar bir araya getirildi bu seçkide.
İSTANBUL'A KÜLTÜREL ZİYARET
Çok büyük bir kısmı ilk defa kitaplaşan bu yazılarda Alus’un son derece eğlenceli kılavuzluğuyla turumuza önce İstanbul’un lokanta, meyhane, mesire yeri, kahvehane, şekerci, börekçi gibi mekanlarını ziyaret ederek başlıyoruz.
Kitabı satın almak için tıklayın:
İNSAN HİKAYELERİ
Müslümanların ramazan, iftar ve bayramlarını, Hıristiyanların panayırlarını onun dilinden dinledikten sonra yemek düşkünleri, seyyar satıcılar, bekriler gibi tiplere dair insan hikayelerini okuyoruz.
Sonra Alus’la birlikte bostanlarla meyve bahçelerine dalıp maruldan pırasaya yedi çeşit sebze ile üzümden portakala on çeşit meyvenin birbirinden hoş ayrıntılarla dolu monografilerini okuyoruz.
HURAFELERE SAVAŞ
Nerelerde, nasıl yetiştirildiklerini, nasıl pişirildiklerini, zamanın meşhur doktorlarının bu gıdalarla ilgili fetvalarıyla halkın çeşitli kesimlerinin bu fetvalara pek de kulak asmadan onlarla ilgili kendi hurafelerine sarılmaya devam ettiklerini vs. sık sık gülümseyerek öğreniyoruz.
Yazar Sermet Muhtar Alus
BOSTANLAR, BAHÇELER...
Bu arada İstanbul’un bu bostanlar ve bahçeler sayesinde o sıralar gıda açısından enikonu kendine yeterli bir şehir olduğunu da net bir biçimde görüyoruz içimiz sızlayarak, hatta belki neden yeniden kuramayalım ki bunları diye umutlanarak.
BİR YAZARIN HİKAYE ANLATMA HÜNERİ
Sonra zamanın meşhur yemeklerini, et ve süt mamulleri etrafındaki folkloru, İstanbul’daki zengin balık kültürünü, Karakulak’tan Hamidiye’ye İstanbul’un yerli suları etrafında oluşan mesire kültürünü ballandıra ballandıra anlatan bu müthiş hikaye anlatıcısının hünerine hayran oluyoruz.
İSTANBUL'UN GEÇMİŞ GÜNLERİ...
Nihayet menüdeki tatlılar ve kuruyemişleri de tattıktan sonra İstanbul’un geçmiş günlerinde rakı, şarap, bira, çay, kahve ve nargile gibi mükeyyifatın keyfini çıkararak turumuzu sonlandırıyoruz.
ZENGİN DİL, MÜTHİŞ İÇERİK
Alus’un dilinin müthiş zenginliğine, Hüseyin Rahmi’yi hatırlatan olağanüstü kulak hafızasına, o dönem toplumunun hemen her kesiminin gündelik konuşma ve dolayısıyla düşünme tarzlarını inanılmaz bir detaycılıkla hatırlayıp muzip mizah duygusuyla aktarabilmesine de ayrıca hayran olmamak mümkün değil.
Bu hafta farklı bir okuma yapmak isteyen kitapseverlere şiddetle tavsiye edilir. Çünkü yaşadığımız şehrin geçmişten bügüne nasıl beslendiğini, nasıl yaşadıklarını bu geniş kapsamlı eserde bulabilirsiniz.
Yazar: Sermet Muhtar
Tür: Deneme
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa: 417
Kİtap sayfası için iletişim:
ergul.tosun@ensonhaber.com
Daha Fazla Yorum Yükle
0 Yorum Yapılmış