Jose Mauro de Vasconcelos'un kült romanı: Şeker Portakalı
ensonhaber.com

Acı dolu bir hayat sürdürmek ve bunu yaşamın olağan seyri gibi kabul etmek, ta ki hayattaki en gerçek ve karşı konulamaz acının ne olduğunu öğrenene kadar…

Brezilyalı yazar Jose Mauro de Vasconcelos’un 1968’de yayımlanan Şeker Portakalı adlı eseri, yalın anlatımı ve çarpıcı hikâyesiyle dünya edebiyatının unutulmaz başyapıtları arasında yer alıyor.

Yazarının hayatından izler taşıyan eser, bir çocuğun iç dünyasından yola çıkarak tüm insanlığa acıyla yoğrularak olgunlaşmanın ağırlığını duyumsatıyor.

Gerçekçi anlatımı ve duygu ağırlıklı temasıyla Latin Amerika edebiyatını tüm yönleriyle yansıtan Şeker Portakalı; saflığı, şefkati ve acıyı eksiksiz bir empati ile iliklerinize kadar hissetmenizi sağlayacak.

Jose Mauro de Vasconcelos'un kült romanı: Şeker Portakalı

Satın almak için tıklayın:

Sayfa: 208

KÜÇÜK BİR ÇOCUĞUN ÖYKÜSÜ

Jose Mauro de Vasconcelos’un başyapıtı olan bu özel kitap, günün birinde acıyı keşfeden küçük bir çocuğun öyküsü.

Yazarlıkta karar kılana kadar, boks antrenörlüğünden muz plantasyonlarında hamallığa kadar birçok iş deneyimleyen Vasconcelos, acının tarifini bir küçük çocuğun kalbinden yapmış ve hepimizin kalbine inceden dokunmuştur…

ZEZE...

Zeze, çok yoksul bir ailenin oğlu olarak dünyaya gelir. Bu karakter, dokuz yaşında yüzme öğrenirken, bir gün yüzme şampiyonu olmanın hayalini kuran yazarın çocukluğundan derin izler taşımaktadır.

Şeker Portakalı, hayatın inişli çıkışlı her durumu karşısında çok erken yaşta kalan, büyü sarsıntıların küçük bedenini sardığı Zeze’nin başından geçenlerdir…

Jose Mauro de Vasconcelos'un kült romanı: Şeker Portakalı

12 GÜNDE YAZILAN KİTAP

Vasconcelos, Şeker Portakalı’nı aslında sadece 12 günde yazar. Ancak bu romanı, 20 yıldan fazla da yüreğinde taşımıştır. Bu romana bir şans verirken en çok bu noktaya dikkat ederseniz, eminim sizi daha çok saracaktır…

ZEZE'NİN DÜNYASI

Kitabın başkahramanı Zeze, yaramazlıklarıyla meşhur bir afacan. Mahallelinin şeytan olarak andığı bu çocuğu, öğretmeni ise bir melek olarak görüyor.

Günün birinde Zeze ve ailesi, maddi imkansızlıklar nedeniyle oturdukları evden taşınmak zorunda kalıyor. Zeze, önceleri taşınmalarına çok üzülse de bu durumu yeni taşındıkları evin bahçesindeki şeker portakalı fidanıyla telafi ediyor.

BİR ARKADAŞLIK

Fidan, çok geçmeden Zeze’nin en iyi arkadaşı oluveriyor. Zeze bir gün, en büyük hayalini, daha doğrusu yapmayı en çok istediği yaramazlıklardan birini gerçekleştiriyor.

Bu yaptığının bedelini ise mahallede Portekizli adıyla bilinen bir adamdan fena halde dayak yiyerek ödüyor. Küçük kahramanımız, başta bu adamdan nefret etse de sonradan onu çok seviyor.

Portekizliyi o kadar çok seviyor ki bu sayede haylazlığı da bırakıyor. Zamanla ikilinin arasında, baba-oğul ilişkisi gibi bir bağ kuruluyor.

Ancak hikayenin sonunda bu bağlılık, Zeze’yi iyileştirdiği kadar onun ömür boyu unutamayacağı bir acıyı da beraberinde getirecek.

Ergül Tosun

Kitap sayfası için iletişim:

ergul.tosun@ensonhaber.com