Bir dönem yasaklı olan, Anadolu'dan bir demet öykü sunan kitap: Sırça Köşk
ensonhaber.com

Cumhuriyet döneminin toplumcu-gerçekçi yazarlarından olan Sabahattin Ali, döneminin en çok okunan ve bilinen yazarların başında gelmektedir. Ülkeden kaçarkan esrarengiz biçimde ve gümümüzde bile hala aydınlatılmayan bir cinayete kurban giden Ali'nin eserlerini daha çok okumak ve bilmek gerekiyor.

Sırça Köşk kitabı da bunlardan birini teşkil ediyor. Yayınlandığında dönemin hükümetini ve yönetimini eleştirdiği için yasaklanan kitabın, daha sonra yıllarda basımı serbest oldu.

Sırça Köşk, yazarın Anadolu'dan bir demet öyküsüdür..

1947 yılında yayınlanan Sabahattin Ali’nin birkaç kısa öyküsünden ve büyüklere masallar şeklinde tabir edilebilecek masallarından oluşan Sırça Köşk, dönemin devlet yönetimine ve düzenine eleştirel bir bakış sunmaktadır.

Kitap, bir dönem yasaklı kitaplar arasında yerini aldı. Daha sonraki dönemlerde kitap üstündkei yasak kalkınca; güzel öykülerin yer aldığı eser gerçek sahibi olan okurlarla buluştu.

"Can Kurtaran” adlı öyküsünde yazar, kaderine boyun eğmiş bir kadının hikayesini anlatıyor.

O öyküden bir parça...

"Ölümden beter doğum sancıları"

“Bir akşam üzeri Anadolu köylerinden birindeki küçücük bir kulübeden canhıraş çığlıklar yükselmektedir. Doğumunu bir türlü gerçekleştiremeyen Asiye, ikindiden beri deyim yerindeyse ölümden beter doğum sancıları çekmektedir. Köyün ebesi bir şey bulamamış, komşu köyün ebesini de çağırtmıştır. Asiye'nin kocası İbrahim ise, çaresizliğin verdiği ağır başlılıkla, evin kapısı önüne çökmüş, bir haber beklemektedir. Komşu köyün ebesi içeri girdiğinden belli ise kızın çığlıkları iyice artmıştır. Sonunda iki ebe birden dışarı çıkar ve İbrahim'e doğumu gerçekleştiremediklerini, kızı şehire götürmesi gerektiğini, yoksa bebeğin de anasının da öleceğini söylerler. İbrahim de çaresiz öküz arabasının arkasına attığı döşek ve yorganın üstüne gencecik karısını da koyar ve yollara düşer. Sabaha karşı hastaneye vardığında ise ümidi iyice kırılmıştır. Çünkü alanı olmadığı halde birçok ameliyat yaptığı için daha önceden şehirdeki özel muayenehanenin sahibi, Doktor Mutena Cankurtaran tarafından şikayet edildiğinden, ameliyat yapamayacağını söyler. Ne kadar yalvarıp yakarsa, oraya verecek parası olmadığını söylese de, doktoru ikna edemez. Bunun üzerine Asiye'yi aldığı gibi Mutena Cankurtaran'a götürür. Fakat bu doktor da çok para istemektedir. Doktorla bir kağıt imza atarak Asiye'yi hemen ameliyata almalarını, öküzlerden birini satıp döneceğini söyler.

Bir dönem yasaklı olan, Anadolu'dan bir demet öykü sunan kitap: Sırça Köşk

"Döndüğünde çoktan ölmüştü"

Döndüğünde bebeğinin öldüğünü, karısının ise iyi olduğunu öğrenir. Fakat doktor ölü bebeği çıkardığı için de ayrıca para istemektedir. İbrahim diğer öküzü, arabayı ve hatta içindeki yatak yorganı da satar ama parayı birleştiremez. Doktor Mutena Cankurtaran da Asiye'yi İbrahim'e vermez. Asiye hasta haliyle muayenehanede çalışmaya, geceleri ise pis bir döşekte yerde yatmaya başlar. İbrahim sürekli gidip gelmekte, karısını almak için elinden geleni en iyisi yapmaktadır. Fakat doktor nuh der peygamber demez. Sonunda bir gün canına tak eden İbrahim doktorun karşısına çıkar ve Asiye'nin hayrını görmesini, köyde başka kadın mı olmadığını söyler. Sinirle kapıyı çeker ve çıkıp gider. O sırada doktorun kapısına sinmiş ağlayan Asiye'yi görmemiştir bile. Asiye, gece yarısı ağlayarak hastaneden kaçar ve yalınayak köyün uzun yolunu tutar. Bir yandan ağlayıp, bir yandan İbrahim'in sözlerini tekrar etmektedir: “Bana köyde karı yok, a!" Bu sırada açılan yarasından oluk oluk kan akmaktadır. Sabaha karşı köylüler onu bulduğunda, çoktan ölmüştür.

Bir dönem yasaklı olan, Anadolu'dan bir demet öykü sunan kitap: Sırça Köşk

"Namuslu adam kalmamış dünyada"

Namuslu adam kalmamış bu dünyada iki gözlüm. Müslümandır, namazında, orucundadır, hakkımızı yemez diyorduk ama; biz onun hatırını saydıkça o, bizim tepemize bindi. Eh, artık çoçuk değiliz , yemiyoruz bu numraları, değil mi ya ? ... Bak, anlatayım sana başindan da, bana hak ver. Mektebi biteremedi peder ne kadar gayret ettiyse olmadı işte. Binbaşiydı kendisi... Süvariydi ama avantanın yolunu bulurdu. Adanadolu’yu gezdik, dolaştık, her yerde paşa çoçuğu gibi yaklaştık. Hangi okulda olsa, imtihana yakın peder, öğreretmelerle bir konuşur, meseleyi yoluna kordu. Askerlikle ilgili olmayan hoca vcar mi? Neyse efendim, İstanbul’a naklolduk. Güya pedere lütfetmişler... Arada bizim tahsil yandı. Pederin öğretmenlere sözü geçmez oldu. İstanbul’da binbaşıya kim bakar? Paşalar bile ürketmeden sayılmıyor. Ne demiş hani : ‘’ Kim ipler Yalova Kaymakamını! ‘’ değil mi ya... iki sene üst üstte çaktık. Belgeli olduk. Hususi liseye devam edecektim, peder emekliye ayrıldı, erdesi sene de sizlere ömür. Biz de üsküdar’da, toptaşı’na yakın ahşap bir ev bıraktı. Arkasından hemşire bir bobstil koca buldu, aldı başina gitti. Biz kaldık mı valde ile... Evin masrafı var, bizim giyimimiz var; kahveye çıkıyoruz , birkaç arkadaş saza, pilaja, gidecek oluyoruz. Babamın zamanındaki pokerlerden vazgeçtim hani kahvede birer çayına tavla tavla bile oynayamaz olduk. Pederin Malata Şube Reisliği zamanında valdeye aldığı bilezikler, siirt kilimleri, Avanos halıları birer birer yürüldü. Kocakarı dır dır eder, ‘’ oğlum, bir iş tutmayacak mısın, halimiz ne olacak? diye.” - Hakkımızı Yedirmeyiz!"

Kült eser: Kürk Mantolu Madonna

Cumhuriyet dönemi yazarlarından olan Sabahattin Ali, yazın dünyamıza pek çok eser kazandırdı. Sabahattin Ali, denilince onun kült eseri Kürk Mantolu Madonna kitabı aklımıza gelir. Bunun yanında İçimizdeki Şeytan, Kuyucaklı Yusuf gibi çok okunan kitaplara da imza attı.

Usta yazarın Sırça Köşk kitabının değeri de saydıklarımızın altında değil. Son derece dokunaklı ve toplumun değer yargılarından oluşan öyküler barındırıyor Sırça Köşk.

Bir dönem yasaklı olan, Anadolu'dan bir demet öykü sunan kitap: Sırça Köşk

Sayfa: 160

Öykü derlemesi kitabı...

Sırça Köşk, Sabahattin Ali’nin 1944-47 arası kaleme aldığı öykülerinden derlenerek okura sunulmuştur. Kitap, 13 öykü ve 4 masaldan oluşuyor.  İlk baskısı 1947’de yapılmış ve hemen o yıl, içeriği nedeniyle Bakanlar Kurulu tarafından dağıtım yasağı ve toplatma kararı alınmıştır.

Gündelik yaşamda her an rastlayabileceğimiz türden insanların öyküleri, sade ve akıcı bir dille ete kemiğe bürünüyor.

Anadolu gerçekliği yazarın güçlü gözlemciliğiyle buluşunca; okur, öykülerde geçen yaşamları ve olayları kılcal damarlarına kadar hissediyor adeta.

Öykü karakterleri, bulunduğu olay örgüsü içerisinde hiç de yapay durmuyor, aksine kalemin gücü onları nakış nakış işliyor ve okurun karşısına çıktıklarında, hani elini uzatsalar tutacakmışız gibi gerçekçi…

Bir dönem yasaklı olan, Anadolu'dan bir demet öykü sunan kitap: Sırça Köşk

Otobiyografi özelliğinde

Yazar, Sırça Köşk’teki her bir öyküsünde kendi yaşamının izlerini, yer ve mekânların eşliğinde sunuyor okura. Bu anlamda bir otobiyografik anlatının varlığından da söz edebiliriz.

Bir dönem yasaklı olan, Anadolu'dan bir demet öykü sunan kitap: Sırça Köşk

Sabahattin Ali

Güçlü bir eleştiri ve başkaldırı...

Öyle ki, o yazın ve düşünce yolculuğunun onu cinayete kadar götüren atmosferini adım adım takip edebiliyorsunuz. Özellikle Sırça Köşk masalı dönemin egemen düzenine hem güçlü bir eleştiridir hem bir başkaldırı…