Ayla Satıç ile romanı Cumbadaki Deli Kadın’ı konuştuk
Özel İçerik

Sosyal mesafe röportajlarımda bugünün konuğu Ayla Satıç. Cumbadaki Deli Kadın, Trablusgarp Savaşı’yla başlayıp Cumhuriyet’in kuruluşuyla biten on bir yıllık savaş döneminde yaşananları esas alan bir hikâye. Ayla Hanım, bu romanı tarih okumayı sevmeseler de roman örgüsü içinde o yıllarda bu topraklarda yaşanan acıları öğrensinler diye torunu ve onun kuşağı için yazmış. Roman ve Ayla Hanım’ın yazarlığı üzerine söyleştik.

Keyifli okumalar…

#evdeyimokuyorum

Ayla Satıç ile romanı Cumbadaki Deli Kadın’ı konuştuk

NE YAPARSINIZ, ZAMAN ACIMASIZ

- Ayla Hanım merhaba. Bu hep ilk sorum: Kendi gözünden Ayla Satıç kimdir? Duyguları ve kalemiyle kendisini nasıl anlatır?

Ayla Satıç'ı size anlatayım.  Ege'li bir ailenin çocuğu olup, tarih öğretmeni olan babamın tayini nedeniyle Antakya'da doğmuşum. İki yaşında ayrıldığım bu şehri tanımak için üniversiteyi bitirdikten sonra gidip gördüm.

Genelde hayatı gırgıra alırım. En çok da kendimle dalga geçerim. Tipik bir ikizler burcu kadınıyım özetle. Dışarıya renk vermesem de kırılgan bir yapım vardır.

Duygusal biriyimdir, bu dünya için pek uygun olmadığımı düşünürüm, çünkü dünyanın öbür ucundaki bir olay bile beni etkiler.

Genelde sosyal biriyimdir, bu nedenle arkadaş sıkıntısı çekmem, dostlarımın sayısı ise fazla değildir; ama onlarla bağlantımı hiç koparmam, her fırsatta görüşürüz. Bunun tek kötü yanı her seferinde biraz daha yaşlandığımızı anlamamız oluyor. Flörtlerimizi konuştuğumuz yıllar daha dün gibiyken bugün torunları konuşuyoruz! Ne yaparsınız zaman acımasız...

Ayla Satıç ile romanı Cumbadaki Deli Kadın’ı konuştuk

- Peki nasıl bir çocuktunuz? Şimdi kaleminizi nasıl etkiliyor bu durum?

Çocukluğumdan beri hayal dünyası geniş olan biriydim. Bu, roman kurgusu yaratırken çok yardımcı oluyor.

- Çok kedi köpeğiniz varmış. Bundan bahsedelim mi?

Hayvanları ve doğayı severim, onları korumamız gerektiğine inanırım, bu bir sorumluluktur bana göre. Bu konuyu biraz abartmış olabilirim çünkü şu anda, sokaklardan derlenmiş  beş köpeğim, bir düzine -sayı her an artabilir- kedim var, bazıları kör. İki köpeğim insanların zulmü sonucu üç bacaklı.  Sokaklarda yaşama şansları olmayanları topladım.  Bazen kendileri kadar süslü köpekleri olan sosyetik hatunlar, benimkilerin cinsini soruyorlar, bu sorunun yöneltileceği son kişiyim ben. Hatunları hiç bozmayıp, "hepsi safkan Street cinsi," diyor onlar bunu çözene kadar uzaklaşıyorum. Özellikle çocuklar ve hayvanlara yapılan eziyet beni derinden etkiliyor, dünyanın öbür ucunda da olsa fark etmiyor. Zaman zaman insanların zulmü son bulmayacaksa bu tür (insan) yeryüzünden silinsin diye düşünüyorum.

- Sizi en çok ne etkiler?

Kolay etkilenirim hem iyi hem kötü olan her şeyden, güzellikler ve çirkinliklerden. Üzgün olduğum anda taşların arasından çıkmış bir papatya görmek beni keyiflendirir. Taşlar arasında yaşam mücadelesi veren bu minicik çiçek bana üzülmenin saçmalığını boşluğunu anlatabilir.

Ayla Satıç ile romanı Cumbadaki Deli Kadın’ı konuştuk

SANIRIM BEN YAŞAMIN İÇİNDEN BESLENİYORUM


- Yazmaya nasıl başlamıştınız?

Beş yaşında okuma yazmayı öğrendiğimden beri okumak benim için tutku oldu; daha sonra da yazmak. Ne zaman beni çok üzen bir şeyler olsa bunları yazarım ve yazmak beni rahatlatır, bir çeşit psikoterapi diye düşünün. İlk okula gidiyordum, birlikte yaramazlık yaptığımız arkadaşımın  bacağı kırıldı ve uzun süre oynayamayacaktık. Çok üzülmüştüm, annem, arkadaşıma okulda olanları yazarsam hem bana iyi geleceğini hem de arkadaşıma bunları gönderirsem onun mutlu olacağını daha az sıkılacağını söyledi. Ben de her gün rapor verir gibi yazıp gönderiyordum. Sonraki yıllarda ne zaman üzülsem derdimi yazıya dökmek bende alışkanlık oldu. Yazdıklarımı kimsenin okumasını istemediğim için  hemen yok ediyordum. 2010 yılında edebiyatçı bir arkadaşımın önerisiyle şiir ve roman yazmaya başladım. Benim kadar hayal dünyası geniş ve yazmayı seven birine yapılacak en doğru öneriydi.

- Yazma rutininiz nedir?

Yazma rutinim yoktur, aylarca bir satır yazmam sonra canım ister 14 saat aralıksız yazarım. Disiplinim yok anlayacağınız. Hele bazı yazarlar gibi bir odaya bir otele kapanıp yazmak...Benim, arabamda duran küçük bir bilgisayarım vardır, canım isterse gittiğim her yerde hatta arabada yazarım. Nitekim, Amansız Takip,  torunumu, öğretmen kapısında, okul kapısında veya atlı spor kulübünde beklerken arabada yazılmıştır.

- Malum çok zor bir süreçten geçiyoruz. Pandemi sürecinde siz neler yapıyorsunuz? Bu dönem sizi besledi mi yazmak anlamında? Nasıl etkilendiniz?

Bu dönemde çok bol vaktim olsa da yazamadım, sanırım ben yaşamın içinden besleniyorum. Bol bol okuyorum.

Ayla Satıç ile romanı Cumbadaki Deli Kadın’ı konuştuk

İSİM İÇERİĞİ TAM ANLATMASA DA DEĞİŞTİRMEDİM


- Son kitabınız ‘Cumbadaki Deli Kadın’ ile yollarımız kesişti. İnsan bir deli kadının öyküsünü okuyacağı hissine kapılıyor; ancak öyle de değil gibi. Kitabınızın adını neden ‘Cumbadaki Deli Kadın’ koydunuz?

Nigar'ın hikayesini esas alarak yazacaktım, o da akıl sağlığını trajik bir olay sonucu kaybetmişti. İsim içeriği tam anlatmasa da değiştirmedim.

- Savaş sonrası memleketinden gelen Şemsettin Bey ve Nigar’ın hikâyesini anlatıyorsunuz? Karakterlerinizi tanıtır mısınız bize? Nasıl kimseler?

Şemsettin Bey, orta yaşlı saygıdeğer bir cerrah! Trablusgarp Savaşı’nda eşini ve tek çocuğunu kaybetmiş, ağır travmalı bir adam. Aynı zamanda çok duygusal, zarif biri. Ailesinin kaybından sonra İstanbul'a geliyor ve orada çalışıyor. Nigar'la yolları burada kesişiyor.

Nigar, Selanik kadısının çok iyi eğitim almış kızı, tabii o günün şartlarında, biraz şımarık, biraz nazlı. Balkanların karıştığı yıllar, ailesi öldürülünce abisiyle birlikte İstanbul'a geliyor. Hikaye 1912-1923 yılları arasındaki savaşları fon olarak alıp, bu zor dönemi özellikle işgal altındaki İstanbul ve İzmir'deki zor yaşamı ve aşkları anlatıyor.

- Peki bu dönemi anlatmak için araştırma süreciniz nasıl geçti?

Tarih hep sevdiğim bir ders olmuştu, araştırma yaparken zorlanmadım, bildiğim tarihi olayların üstünden geçtim diyelim.

Ayla Satıç ile romanı Cumbadaki Deli Kadın’ı konuştuk

BU KİTABI TORUNUM VE ONUN KUŞAĞI İÇİN YAZDIM

- Romanınız tamamen kurgu mu, yoksa tarihte yaşanmış olarak rastladığınız anlardan mı esinlendiniz?

Roman olarak kurgu tabii; ama tarihi gerçekler değiştirilmez aynen yazdım. Bu roman benim için özeldir, çünkü babaannemin anlattıkları, dedemin kurtuluş savaşı anıları ve Selanikli köklerimden dinlediklerimden yola çıktım. Bu kitabı torunum ve onun kuşağı için yazdım, tarih okumayı sevmeseler de roman örgüsü içinde o yıllarda bu topraklarda yaşanan acıları öğrensinler istedim.

- Peki neden tarihi roman?

Tarihi severim, ayrıca bu ülke kadar tarihi zengin kaç ülke var! Bu topraklarda savaşlar yıllarca sürdü. Bundan sonra da olacaktır. Herkesin tarih bilmesi gerektiğine inanırım. Tarihi doğru bilmek bizi ülke olarak yapacağımız yanlışlardan alıkoyar. Yukarıdaki cevapla birleştirirsek roman okuyucusu bu bahaneyle biraz da tarihini öğrenir.

- Toparlarsak konusunu yazarından dinleyebilir miyiz?

Trablusgarp Savaşı’yla başlayıp Cumhuriyetin kuruluşuyla biten on bir yıllık savaş döneminde yaşananları esas alan bir hikâye. Bu yıllarda işgal altındaki şehirlerde yaşanan birbirinden zor hayatlar. Yaşanmaya çalışılan aşklar, kurtarılmaya çalışılan hayatlar, bazen de yok edişler. Tüm Balkanların karıştığı, insanların göç etmek zorunda kaldığı yıllarda yolları kesişen Bestenigar Hanım ve Şemsettin Beyin evliliği, Nigar Hanımın imkansız aşkı. Vatan için yapılan istihbarat hizmeti, işgalde şımaran azınlıkların Türk ve Müslüman halka yaptıkları eziyetler. Bütün bu zorluklarda ülkeye sığınan Rus aristokratlar, bunların birbirine geçmiş hikâyeleri. Kurtuluş Savaşı’nda kaybedilen onca can…  Bu vatanı çok zor kazandık. Bu topraklarda, artezyen kuyusu açılan her yerden su yerine kan çıkacağını düşünürüm. Zor bir kurgu olduğunu kabul ediyorum; ama o yıllar dünyanın en karışık bölgesi bu topraklardı, kurguyu basite indirgemek imkânsız oldu.

Ayla Satıç ile romanı Cumbadaki Deli Kadın’ı konuştuk

ŞEMSETTİN BEY’İ HAYATA BAĞLAYAN MESLEĞİDİR

- Bir önceki romanınız ‘Amansız Takip’ de bir polisiye idi. Farklı türler üzerine çalışmayı seviyorsunuz, değil mi?

Evet, farklı türleri denemeyi seviyorum. Polisiyeyi severim, ben onu biraz da casuslukla harmanladım.

- Yeri gelmişken ‘Amansız Takip’ten de bahsedelim isterim aslında. Bir fotoğraf karesinin insanın yaşamını ne denli değiştirebileceğinin soluksuz kurgusu… Bu romanın sizin yaşamınızdaki yerinden, kurgusundan da konuşalım mı kısacık?

Yıllar önce Arjantin'de yokuş bir sokağın resmini çekmek istedim, yokuşun alt başından yukarı doğru... Eski makineleri düşünün, tam her şeyi ayarlıyorum, çekiyorum derken kadraja biri giriyor, epeyce uğraşmıştım. Bu kareye giren polisin aradığı biri olurmuş mesela diye de kendimle dalga geçmiştim. Bu romanı kurgularken aklıma geldi, oradan yola çıktım. Ada karakterinde kızımdan esintiler de vardır.

- Cumbadaki Deli Kadın’a dönersek, şöyle bir sorum var: Şemsettin Bey’i yaşadığı onca acıdan sonra hayata ne bağlıyor?

Şemsettin Bey’i hayata bağlayan mesleğidir, can kurtarmak... Asla unutamadığı oğlunun hayali, kurtaramadığı her can için onu suçlar gibi bakıyor, daha doğrusu Şemsettin Bey öyle yorumluyor. İntiharı düşündüğü bile oluyor; ama sonra işine sarılıyor. Olgun ve mantıklı adam, savaşlarda onca yaralı varken ve kendisi onlar için umutken, her şeyden uzaklaşmak istemiyor. Kendini düşünmeyi bırakıyor, savaş yaralılarını kurtarmak için yaşıyor…

: Teşekkür ederim.

Ayla Satıç: Teşekkür ederim.

Ayla Satıç ile romanı Cumbadaki Deli Kadın’ı konuştuk

Cumbadaki Deli Kadın

Ayla Satıç

Epona Kitap

S.: 327

Kitabı satın almak için tıklayınız: kitapyurdu

*

Instagram: biyografivekitap