Vakanüvis yazdı: Tarihin çöplüğü bildirilerle dolu
ensonhaber.com

Halaskâran-ı Zabitan’dan 103 amirale bildiriler, muhtıralar, mektuplar...

"Bi’ bitmediniz"

Vakanüvis

Ceman 103 meütekait amiral, milletin temsilcisi seçilmiş hükümete parmak sallayan bir bildiri yayınladı.

Kuvvetle muhtemel orduevlerinde canı sıkılan emeklilerin hadsiz bir çıkışı olarak hafızalarda kalacak bu bildiri, ülkedeki bir damarın, “darbeci damar”ın ise bir türlü tamamen yok edilemediğinin göstergesi olarak kayıtlara geçecek.

TARİHİN ÇÖPLÜĞÜ BİLDİRİ, MEKTUP VESAİRE İLE DOLU

Osmanlı İmparatorluğu’nda, silahlı güçlerin meşru otoriteye isyan edişinin ilk örneği Yeniçeriler’in kazan kaldırmaları. Bu başıbozukluğun örnekleri sayılamayacak kadar çok. Mezkur hastalık, bugünkü manada modern ordununun kurulmasıyla birlikte de devam etmişti.

Siyasi tarihimizde filli darbeler ayrı bir fasılken, ordu mensuplarındaki memnuniyetsizliği sadece bildiri, mektup, söylem ve benzeri düzeyde ortaya koyan tutumlar da az değil.Bunların içinde siyasete tesir edeni de var, esamisi okunmayan da...

Vakanüvis yazdı: Tarihin çöplüğü bildirilerle dolu

“ASKER SİYASETE KARIŞMASIN” BİLDİRİSİYLE SİYASETE KARIŞAN ASKERLER

Bu tarz siyasete müdahalenin ilk örneği ise II. Meşrutiyet Devri’nde, 18 Temmuz 1912 tarihinde yayınlanan beyannameydi. İttihat Terakki yönetiminin basiretsiz idaresi, orduda yandaşlarını kollaması vb gibi tutumlardan rahatsız olan bir grup subay, yeni bir yanlışa yönelmişlerdi.

Kendilerine “Halaskâran-ı Zabitan” (Kurtarıcı Subaylar) adını koyan grup, Sait Paşa başkanlığındaki hükümetin istifa etmesini talep etmiş,gelişmeler de istedikleri yönde olmuştu.

“Halaskâran-ı Zabitan” grubu, askerlerin siyasete müdahil olduklarından şikayetle “askerlerin sadece askerlik yapması” talebini dile getirmişlerdi.

Bildiride, “Ordu siyasetin dışında kalmalı, Meşrutiyet yalnız sözle değil, samimi şekilde korunmalı, hükümet iktisadi kalkınmaya önem vermelidir. Fakat bunun için namuslu ve tarafsız kişilerden oluşacak yeni bir kabine kurulmalıdır. Ayrıca siyasi partilerde, mülki memuriyetlerde görev alan bütün subaylar orduya dönmeli ve yalnız askerlik mesleğini yapmalıdır.” denilmişti.

Bu subay grubu, paradoksal bir biçimde “asker siyasete karışmasın” derken siyasete karışmıştı. Bildiri amacına ulaşmış, Sait PaşaKabinesi istifa etmek zorunda kalmıştı.

Vakanüvis yazdı: Tarihin çöplüğü bildirilerle dolu

27 MAYIS SONRASI SEÇİM SONUÇLARINI BEĞENMEYİNCE ZABIT VARAKASI YAYINLADILAR

27 Mayıs kanlı darbesinden sonraki ilk seçimler olan 15 Ekim 1961 seçimlerinde darbeyi destekleyen CHP’nin birinci parti olmakla birlilkte oyların sadece yüzde 34’ünü alması, cuntacıların canını sıkmıştı. İdarede etkin olan subayların tutumunu yumuşak bularak kendilerini “Silâhlı Kuvvetler Birliği” diye adlandıran bir grup general ve albay, seçimlerin hemen ardından “Zabıt Varakası” başlıklı bir bildiri yayınlamışlardı. Ültimatom, zamanın Genelkurmay Başkanı Orgeneral Cevdet Sunay’a verilmişti. Sunay da “Genişletilmiş Komuta Konseyi” adıyla bir konsey uydurup, bu konsey adına mektubu parti başkanlarına göndermişti.

Vakanüvis yazdı: Tarihin çöplüğü bildirilerle dolu

BAŞBAKAN İNÖNÜ, İSYANCI SUBAYLARIN BİRÇOK TALEBİNİ YERİNE GETİRDİ

Bildiride şu tehditler yer alıyordu: “Türk Silahlı Kuvvetleri 15 Ekim 1961 günü yapılmış olan seçimlerden sonra, gelecek yeni Türkiye Büyük Millet Meclisi toplanmadan evvel, duruma fiilen müdahale edecektir. İktidarı, milletin hakiki ve ehliyetli mümessillerine tevdi edecektir. Bütün siyasi partiler faaliyetten menedilecek, seçim neticeleri ile Milli Birlik Komitesi feshedilecektir. Bu kararın tatbiki 25 Ekim 1961’den sonraki bir güne tehir edilmeyecektir. İşbu zabıt varakası üç nüsha olarak tanzim edilmiş ve bütün üyeler tarafından aynı anda imza edilmiştir.”

Bildiri, o günlerin atmosferinde sonuçalacak, CHP-AP Koalisyon Hükümetinin Başbakanı İsmet İnönü, mevcut darbe şartlarını bile yeterli bulmayan isyancıların taleplerinini birçoğunu, ortağı Adalet Partisi’ni baskı altında tutarak birer birer Meclis’ten geçirecekti. Bildiride imzası olan çok sayıdaki başıbozuk subay önemli görevlere getirilecek, hatta bazıları kuvvet komutanı yapılacaktı.

Vakanüvis yazdı: Tarihin çöplüğü bildirilerle dolu

12 MART: BİR “MUHTIRA”YLA GELEN DARBE

Siyaseti dizayn etmede etkin olan bir diğer bildiri ise 12 Mart muhtırasıydı. Görünüşte, ordu 27 Mayıs veya 12 Eylül gibi fiilen darbe yapmamıştı ama mevcut hükümeti düşürüp, yerine bir ara rejim hükümeti kurdurmuştu. Süleyman Demirel’in liderliğindeki Adalet Partisi, 1969 genel seçimlerinde büyük başarı kazanarak tek başına iktidar olmuş, 143 milletvekili çıkaran CHP ise ana muhalefette kalmıştı. Demirel Hükümeti, görevi devraldıktan sonra içeride ve dışarıda pek çok sorunla karşılaşmıştı. Haşhaş ekimi nedeniyle büyük tepki ve baskıyla karşılaşan hükümet, bir yandan ABD’ye direnmeye çalışıyor, bir yandan da yasa dışı örgütlerin eylemleri, sokak ve üniversite olaylarıyla mücadele etmek zorunda kalıyordu.

ABD etkisindeki genelkurmay başkanı, kuvvet komutanları ve ordunun büyük çoğunluğu ise hükümetin yanında durmak yerine iktidarı başarısız görme eğilimideydi. Nihayet, 12 Mart 1971'de saat 13.00’de Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç, Kara Kuvvetleri Komutanı Faruk Gürler, Deniz Kuvvetleri Komutanı Celal Eyiceoğlu ve Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur’un imzasını taşıyan muhtıra TRT Radyolarından okundu. Cumhurbaşkanı eski asker Cevdet Sunay, Başbakan Demirel, TBMM ve Cumhuriyet Senatosu’na yazılı olarak gönderilen 3 maddelik muhtırada, Demirel istifa etmez ve yerine askerlerin onaylayacağı bir hükümet kurulmazsa, ordunun idareyi doğrudan üzerine alacağı bildirildi. Muhtıra siyaseti yeniden düzenleyecek ve Nihat Erim Başbakanlığında ara rejim hükümeti kurulacaktı.

Vakanüvis yazdı: Tarihin çöplüğü bildirilerle dolu

CUNTACI EVREN VE EKİBİ ÖNCE BİR MEKTUP YAZMIŞTI

27 Aralık 1979 tarihinde Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Bülend Ulusu, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Sedat Celasun’un imzasını taşıyan ve dönemin Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’e verilen “uyarı mektubu”, aslında 12 Eylül 1980 darbesine hazırlanmakta olan cuntacıların “bizuyarmıştık” tiyatrosundan ibaret bir girişimdi. Cumhurbaşkanı eski asker Fahri Korutürk, mektubu hükümete ileterek, gereğinin yapılmasını istemişti. Demirel Hükümeti zaman içerisinde taleplerden kimilerini yerine getirmeye çalışsa da zaten darbeye kararlı olan cuntacılar, sadece 9,5 ay sonra yönetime el koyacaktı.

“28 ŞUBAT”, “GENÇ SUBAYLAR TEDİRGİN” VE “E-MUHTIRA”

Siyasi tarihimizin daha yakın zamanlarında ise 28 Şubat 1997 tarihliMGK’da alınan kararlarla fiilen darbe olarak görülmeyen ama işbaşındaki Erbakan Hükümeti’nin istifasına yol açan 28 Şubat darbesi “yazılı girişim”le gerçekleşen bir darbe olarak kayıtlara geçmişti. 28 Şubat Süreci gerileyip, 2 Kasım 2002’de yapılan seçimlerle iş başına gelen AK Parti Hükümeti’nin daha altıncı ayında, 23 Mayıs 2003’te yayınlanan “Genç subaylar tedirgin” başlıklı bir “haber” de bir grup ordu mensubunun meşru otoriteye karşı rahatsızlıklarını ortaya koymuştu. Haber, her darbenin yanında olan Cumhuriyet gazetesinde, daha sonra CHP milletvekilliği de yapan Mustafa Balbay imzasıyla yayınlanmıştı. Habere konu olan “subayların rahatsızlığı” siyasette bir süre tartışılmış ancak herhangi bir etkiye yol açmamıştı. Bu doğrultudaki son girişim ise Türk Silahlı Kuvvetleri adına Genelkurmay Başkanlığı’nın, Cumhurbaşkanlığı seçimi dolayısı ile 27 Nisan 2007 tarihinde gece saat 23:20’de yayınladığı bildiri olmuştu. Yaşar Büyükanıt’ın Genelkurmay Başkanı olduğu dönemde hazırlanan bu bildiri, internet üzerinden yayınlandığı için “e-muhtıra” olarak nitelendirilmişti. AK Parti Hükümeti ise bildiriye sert tepki göstererek TSK’nın Başbakana bağlı bir kurum olduğunu açıklamıştı. Süreçte muhalefet partileri TSK’nın yanında yer alsalar da son tahlilde “e-muhtıra” siyasete fiili bir tesiri olmaksızın tarihteki yerini alacaktı.