Vakanüvis yazdı: Sokrates peygamber miydi
ensonhaber.com

Yunan düşüncesi - mitolojisi, modern dünyanın gündeminden hemen hiç düşmüyor. Bunun en büyük nedenlerinden birisi, Aydınlanma Çağı entelijansiyasısının, kendilerine antik çağlardan “kurmaca bir köken” bulma arzusu, sonrasında haleflerinin de bu çizgiyi benimsemesiydi.

Hatta bu “kurmaca” o kadar öyleydi ki, yine bir Batılı akademisyen, İngiliz Martin Bernal 1987 yılında “Eski Yunan Uydurmacası Nasıl İmal Edildi?” isimli bir kitap bile yayınlamıştı.

Evet; öyle ya da böyle, Antik Yunan bir şekilde günümüz dünyasında izdüşümleri olan bir birikim. Bu birikimde ünlü filozof Sokrates’in özel bir yeri olduğu ise tartışmasız. Onun, ana akım düşünce dünyasında fazlaca tartışılmayan, belki de “tartıştırılmayan” tarafı ise “peygamberlik” konusu.

ÖMRÜ BOYUNCA TEK TANRI İNANCINI SAVUNDU, BU UĞURDA CAN VERDİ

Sokrates’in hayat çizgisine bakıldığında, gerçekten de ancak bir Peygamberde görülebilecek özellikler taşıdığı farkediliyordu. Tek tanrılı bir din anlayışı vardı, sürekli iyiyi, güzeli, doğruyu anlatmakla meşguldü, bunları kendi hayatında da gerçekliyordu.

Milâttan önce 470’te Atina’da doğan Sokrates, babası taş ustası Sophroniscus’un yanında bir dönem heykeltraşlık yapmış ancak bir süre sonra maddi şeylerle ilgilenmenin o kadar da önemli olmadığını düşünerek bu işi bırakmıştı. Ona göre insan; varlığın gerçekliği veya fizikî varlıklar üzerine değil, kendi varlığı üzerine, iç düünyası üzerine düşünmeli, bunlara kafa yormalıydı, boş ve faydasız şeyleri bırkmalıydı.

Sokrates, “Varlık sürekli değişiyor, o yüzden varlık hakkında doğru ve geçerli bilgi edinmek imkânsızdır” diyordu. “Bildiğim bir şey varsa o da hiçbir şey bilmediğimdir.” onun ünlü sözlerinden birisiydi. Yine Sokrates sürekli “erdemli olunması” gerektiğini vurguluyordu. “Gerçek özgür insan” diyordu, “Aklını doğru kullanabilendir. Ruh bedenden bağımsız bir cevherdir, insan bedenin süflî arzu ve isteklerine ruhun yardımıyla karşı koyabilmelidir.”

Sokrates’in, “bilgi - fayda” konusundaki yaklaşımı da tam bir İslamî ölçü taşımaktaydı. O; faydasız bir bilgiyi edinmenin anlamsız olduğunu, insanın sadece iyiyi, doğruyu ve adaleti öğrenmesi gerektiğini anlatmıştı. Bu yaklaşım, Peygamber Efendimizin hadisindeki yaklaşımla bire bir aynıydı: “Allah’ım, faydasız ilimden sana sığınırım.”

Vakanüvis yazdı: Sokrates peygamber miydi

DEVRİN İLERİ GELENLERİ: “ATALARIMIZIN TANRILARINA HAKARET EDİYOR”

Iğdır Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi’nden Yrd. Doç. Dr. Fatih Özkan,  “Sokrates’in Entelektüalist Ahlâkı” başlıklı makalesinde; tarih içerisinde birçok din adamı, düşünür ve araştırmacının Sokrates’i “tevhid”e yakın bir isim olarak gördüklerini anlatıyor. Zaten Sokrates’in idamına karar verenler de onun Antik Yunan’da bir çırpıda sayılamayacak kadar çok olan “tanrılar” yerine bir tek tanrıya işaret etmesini suç saymışlardı.

Araştırmacı Cemal Duruk’un, “Sokrates Peygamber miydi?” isimli kitabı da onun tek tanrı inancına olan yatkınlığını ortaya koymak için kaleme alınmış bir çalışma. Kitapta, Sokrates’in ölüm anına kadar ısrarla kendisinin tanrı tarafından Atinalılara yol göstericisi olarak görevlendirildiğinden, kendisinin tanrıya ve hemşehrilerine hizmet etmekten başka bir gayesinin olmadığından, bunun için herhangi bir ücret istemediğinden bahsettiği kaydediliyor.

Sokrates’in düşüncelerini ifade etmesinin ardından dönemin kudretlilerinin gadrine uğramasındaki anekdotlar da başka Peyggamberlerin karşılaştığı zorluklara fazlasıyla benzerlik göstermekteydi. Devrin yönetici ve din adamları, “Sokrat gençlerin kafasını bulandıran bir günahkârdır. O, bizlerin tanıdığı tanrılar yerine kendi icat ettiği tek bir tanrıya inanılmasını istiyor. O, ortaya yeni bir din çıkarma arzusunda” diyorlardı.

Vakanüvis yazdı: Sokrates peygamber miydi

PROF. DR. BEŞER: “SOKRAT, MUVAHHİD BİRİYDİ”

İlahiyat Profesörü Faruk Beşer de Sokrat’ın dile getirdiği pek çok inanç ve ahlak ilkesinin tevhidi anlayışla uyum içinde olduğundan söz etmekte. Beşer, “Sokrat Peygamber mi, Şehit mi?” başlıklı yazısında, “Sokrat çok tanrıcılığa karşı olması ve erdem / fazilet ve ahlak anlayışıyla o kadar müslümandır ki, hiçbir filozof salt akılla bu noktaya gelmiş olamaz.

Bilindiği gibi Hz. Âdem’den Hz. Muhammed’e kadar gelen ilahi din tektir ve İslam’dır. Doğrusunu Allah bilir ama hep bilinen bir zatın peygamber olsaydı peygamberliği de bilinirdi. Ancak Sokrat’ın muvahhit olduğu kesindir. Allah Rasulü söyleyince hadisi şerif haline gelen ‘kendini bilen Rabbini bilir’ sözü de, farklı kelimelerle de olsa, yine Sokrat’a aittir.” diyor.

Vakanüvis yazdı: Sokrates peygamber miydi

SOKRAT: BU DÜNYANIN BİR DE ÖBÜR TATAFI VAR

Antik Yunan’da, kimi tanrı ve tanrıçalar vasıtasıyla öte âlem düşüncesi var olsa da çoğunluk, hayatın dünyadaki ölümle sona erdiğine inanmaktaydı.

Onların inançlarındaki öte âlem, uydurma efsanelerle örülüydü. Bu inançta, dünyada sağken yapılanlara ilişkin daha sonrasında ortaya çıkacak bir sorumluluk anlayışı yoktu.

Sokrates ise “Hayat ölümle bitmiyor, ölen sadece bedendir, bunun sonrası da var” diyordu.

Sokrates’in talebesi Eflatun da bir nebze hocasını takip etmiş olsa da son tahlilde müesses nizamla bir uzlaşmaya gitmiş ve Antik Yunan’ın tanrılarına açıkça cephe alamamıştı. Onun talebesi Aristo ise - ki Batı düşünce dünyası en fazla onu eksen alır - seleflerinin tevhid eksenli düşüncesini, kuru bir akıl nazariyesiyle anlaşılmaz hale getirmişti.

İslam âlimleri, “Sokrates’in Peygamber olabileceğinden” söz ederken, Mümin Suresi 78’inci Âyet’te, “And olsun ki, senden önce nice peygamberler gönderdik; sana onların kimini anlattık, kimini anlatmadık.” şeklinde yer alan ifadeye işaret etmişlerdi.

Çok mümkün ki, Sokrates de adı zikredilmeyen Peygamberlerden biri olabilirdi.

Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi’nin “Sokrat” maddesini yazan Mahmut Kaya da Müslümanların, başta Eflatun olmak üzere Antik Yunan’dan kimi isimlerin hakkında yazdıklarıyla Sokrat’ı tanıdıklarından bahsetmekte. Kaya, “Gazzâlî’nin tekfir etmesine karşılık İslâm filozofları Sokrat’ı ‘ilâhiyyûn’ (deist ve metafizikçi) olarak büyük bir saygıyla anar” diye yazmakta.