Vakanüvis yazdı: Afganistan 'modernleşmesi'
ensonhaber.com

"Niyet ne, âkıbet nasıl" ya da "Kul kurar, kader güler"

Kaosun, bilinmezliklerin yeni merkezi Afganistan'la ilgili olarak en fazla dillendirilen iddialardan birisi, Taliban yönetimi önderliğinde bu ülkenin modernleşme karşıtı katı bir din devleti olacağı yönünde.

Afganistan'ın son 200 yıllık tarihindeki, modernleşme, Batılılaşma çabaları düşünülünce bu ihtimal çok daha ilginç hale geliyor. Zira Afganistan'ın yakın geçmişinde, çok fazla sayıda ve çoğu "karikatürleşmiş" modernleşme çabaları yer alıyor.

BATILI MACERAPEREST, SAHTEKÂR VE ŞARLATANLARLA MODERNLEŞME ÇABALARI

Afganistan'ın ilk modernleşme çabaları, 1823 yılında göreve gelen Dost Muhammed Han döneminde görülmüştü. Başta askeriye olmak üzere değişik alanlarda yeni uygulamaları hayata geçirmek isteyen Dost Muhammed, bu amaçla Amerikalı, İranlı, Hintli ve Fransız maceraperest tipleri "uzman" olarak geniş maddi imkânlarla Kâbil'e davet etti. Bunların çok azı konusunda uzmandı, çoğunluğu ise temsil ettikleri Batılı yaşam tarzına hayran yerli yöneticilerin bu ilgilerini suistimal eden şarlatanlardı. Örneğin, daha önce bir Sih ileri gelen gruba "Batılı deneyimlerini" aktaran Amerikalı Newlin Towship, Sihlerden parasını alamayınca inançsal ve ideolojik olarak Sihlerin tam karşısında yer alan Afgan yöneticilere yanaşmıştı. Bu maceraperest, Dost Muhammed Han’ın teklifiyle Afgan ordusuna Avrupa tarzında talimler yaptırmaya başlamıştı. Han'ın, Afgan ordusunun eğitimini emanet ettiği isimlerden birisi de bölgedeki hanedan ve aşiret gruplarına sık sık "değişik" tekliflerle giden ve geçimini böyle sağlayan İranlı Abdul Samad'tı. Samad'ı tanıyanlar onu, "şöhret düşkünü ve maceraperest" olarak nitelendiriyordu. Bu "uzmanlar" ilk iş olarak orduda Batılı tarzda rütbeler oluşturdular, bu rütbeleri isimlendirdiler. Tabii, yöntem "klasik"ti, Batılı bir dilden al, yöredeki söylenişine göre yazılı hale getir, al sana Afgan dilinde yeni unvan! Mesela, askeri terminoloji uyarlamasında İngilizceden alınan "commondant", "komidan" olmuştu.

Vakanüvis yazdı: Afganistan 'modernleşmesi'

ASKERLERE ŞAPKA TAKTILAR, ETEK GİYDİRDİLER

Dost Muhammed Han’ın vefatından sonra, veliaht tayin ettiği oğlu Şir Ali Han Kâbil yönetiminin başına geçti. O da babası gibi modernleşme, Batılılaşma yanlısıydı. Şir Ali Han, müktesebatı tartışmalı birçok isimden yardım aldı. Bunları Kâbil'e davet etti, sosyal hayatın değişik alanlarında Batılılaşma çabalarını yönetmelerini istedi, bu uğurda büyük maddi kaynaklar oluşturdu. Orduda Avrupaî tarzda üniforma ve şapka onun zamanında kullanılmaya başlandı. Eğitim sistemi, İngiliz modeli ile Fransa'yı örnek alan Tanzimat etkisindeki Osmanlı'nın eğitimi sisteminin bir telifi şeklinde oluşturuldu.

MODERN BANDO KURULDU, AFGAN ASKERLER GAYDA ÇALDI

Yine dönemin yöneticilerinden Muhammed Yakup Han, tam bir Batı hayranıydı. Ordudaki modernleşme çabalarını daha da ileriye taşıdı. Afganistan tarihinin ilk ordu bandosunu, İngiliz askerî bandosunu örnek alarak kurdurttu. Bando için Avrupa'dan gaydalar, borazanlar ve daha pek çok müzik aleti getirtildi. Muhammed Yakup ayrıca, askerlerin serpuşlarını daha da Batılı çizgide olmasını istedi, yeni şapka modelleri çizdirdi. Charles E. Stewart isimli Batılı bir uzman hazırladığı raporda, ordu mensuplarının beyaz pantolon ve eteği çirkin buldukları için giymek istemediklerini ancak yönetimin direnenlere ağır cezalar vermesinden dolayı itirazların fazla yaygınlaşmadığını yazmıştı.

Vakanüvis yazdı: Afganistan 'modernleşmesi'

SİYASİ KURULLAR, LORDLAR VE AVAM KAMARALARI ÖRNEK ALINARAK KURULDU

Bir başka Afgan Emiri Abdurrahman Han ise modern yönetim kurumlarından parlamentoyu kurmak için harekete geçmişti. Abdurrahman, "Genel Meclis" ile "Yüksek Meclis" adları altında iki meclis kurmuştu. Bu ikili meclis sistemi, İngiltere’deki Lordlar Kamarası ile Avam Kamarası örnek alınarak oluşturulmuştu. Genel Meclis, sadece istişarelerde bulunuyor, zaman zaman da yönetime tavsiyeler iletiyordu. Yüksek Meclis ise en önemli kararları alan yasama organıydı ve asıl varlık sebebi Emir'in isteklerini yerine getirmekti. Emir böylece, "Karar Meclis'ten çıktı" politik PR'ını yapabiliyordu.

DİN ÂLİMLERİ ASILIYOR, CANINI KURTARAN SIRADAN HEYETLERCE SINAVA ÇEKİLİYORDU

Emir Abdurrahman Han’ın keyfî ve zorba yönetim tarzı, doğal olarak muhalif hareketlerin büyümesine de yol açmıştı. Afgan toplumu üzerinde büyük nüfuza sahip, İngiliz işgaline direnişte önderlik etmiş saygın, donanımlı İslam âlimleri Emir Abdurrahman Han'ı en fazla rahatsız eden kesimlerdi. Direnişin simge isimlerinden Molla Muşk-i Âlem, muhalefeti organize ederken Emir Abdurrahman Han'ı, "kendisine tapan ve ecnebi hükümet ve hassaten İngiliz dostu" olarak nitelendiriyordu. Molla'yla benzer düşünceler taşıyan Muhammed Ömer Müceddidi ve oğlu Abdulbaki’yi idam ettiren Emir Abdurrahman Han, kendisini "kafir" ilan eden Ahund Abdulkerim Kakar ve arkadaşlarını da Kandahar'daki Hırka-ı Şerif türbesinin önünde astırdı, asılanların ailelerini de hapse attırdı. Emir Abdurrahman Han ayrıca, medrese, tekke ve zaviyelerin ödeneklerini kestirdi, mallarına el koydu, kimi hocalardan geriye doğru işletilmiş vergi tahsilatına girişti.

Ülke çapındaki din âlimlerini zorla Kâbil'e toplayan Abdurrahman, bu kişilerin bir sınava tabi tutulacaklarını ve ancak bu şekilde dinî eğitim faaliyetini sürdürme imkânı bulabileceklerini ve devlet tahsisatı hak edip etmediklerinin belirlenebileceğini ilan etti. Emir, Kabil'de kendisine yakın isimlerden bir "âlim heyeti" oluşturdu. Baskılar öyle ağırdı ki, Afganistan'ın en bilgili, nüfuzlu din adamları dahi Kabil'e gelerek heyet önünde kendilerini kanıtlamaya çalıştı. Emir ayrıca, dinî kitapların kendi kontrolünden geçtikten sonra baskıya verilmesini ya da yayınlanmamasını hükme bağlamıştı. Emir Abdurrahman Han, bir taraftan şahsına karşı gelişen dinî muhalefeti acımasızca ezerken, diğer taraftan da geniş halk yığınlarını etkilemek için kendisini "dindar bir emir" olarak pazarlıyordu. Bu amaçla isminin başında "Emirü’l-Müminin" ibaresini kullanmaya başlamıştı.

Vakanüvis yazdı: Afganistan 'modernleşmesi'

İNGİLİZ TERZİLER GETİRTTİLER

Emir Abdurrahman'ın tutkulu Batılılaşma çabaları, hayatın her noktasında görülüyordu. Abdurrahman Ailesi, bürokratik kadrolar, aydın takımı ve zengin kesimlerin de modernleşme yolculuğunda kendisine eşlik etmesini istiyordu. Onun döneminde Avrupa ve Asya ülkelerine ait birçok mal Afganistan topraklarına girdi. Rusya ve Hindistan sabun, Almanya’dan parafin lambalar, Çin’den sofra takımları, Rusya ve İngiltere’den ayakkabı, İngiltere’den elbise gibi daha pek çok ürün ithal edildi. Bunlar arasında Avrupa dikiş makineleri de vardı. İthal edilen ürünlerin çoğu hem kalitesiz hem de pahalıydı ama "Avrupa malı" olduğu için büyük meblağlar ödeyerek bunlara sahip olmak bir statü göstergesi gibi algılanıyordu. Afganistan’ın üst sınıf zenginleri aşamalı olarak, Hindistan’dan ithal edilen veya hükümet atölyelerinde üretilen Avrupa tarzı masa ve sandalyeleri kullanmaya başladı. Bu dönemde İngiliz terzi Walter, Avrupa kumaşlarının kesimini Kabilli terzilere öğretmek ve hanedan üyelerini giydirmek için saraya getirildi.

AFGAN MARŞLARINDAN BİRİSİ "GOD SAVE QUEEN"Dİ

Emir, hükümet sarayları için İngiltere’den oluklu demir raflar ithal etti. Hanedan köşkünün bahçesi, Hindistan’dan mermer aslanlar getirtilerek dekore edildi. Köşkü korumak için nöbetçi köpekler temin edildi. Ayrıca bir İngiliz tarafından bestelenen "Salaam-i Padishah" adlı parça ulusal marş olarak kabul edildi. Bundan başka saraya piyano alınarak İngiliz bir piyano eğitmeni tutuldu. Çocuk şehzadeler ve iç oğlanlarına İskoç eteği giydirildi, gaydalar ve mızıkalar eşliğinde İskoç melodileri çalındı. Özellikle de "God save Queen" (Tanrı Kraliçeyi korusun) çalınırdı. Abdurrahman, Avrupalılar tarafından portesinin çizilmesine, resminin çekilmesine izin veren ve sarayında resimler sergilenen ilk Afgan emiriydi de.

Vakanüvis yazdı: Afganistan 'modernleşmesi'

EMİR HABİBULLAH'IN FRANSIZ AŞÇISI VARDI

1900'lerin başında Afganistan yönetimine hâkim olan Emir Habibullah Han da iflah olmaz, müfrit bir Batılılaşma yanlısıydı. Saraylarını mutlaka İngiliz-Hind mimari tarzında yaptırıyordu. Batılı mobilyalar kullanmaya düşkündü. Saraylarında sık sık piyano resitalleri tertip ederdi. Kendisi Batılı sosyal aktivitelere çok düşkündü, ayrıca Afgan elitlerini de bu yönde teşvik ediyordu. Bu kesimler; golf, jimnastik, tenis ve buz pateni gibi Avrupa sporları ile ilgilenmeye başladı. Hükümet atölyelerindeki işçiler de futbol ile alakadar oldu. Emir Habibullah Han’ın Avrupaî ürünlere olan ilgisi ve merakı İngiliz jölelerini kullanmaya kadar varmıştı. Hatta Avrupa yemeklerinin öğrenilmesi için Fransız bir aşçı bile tutulmuştu.

Vakanüvis yazdı: Afganistan 'modernleşmesi'

AMANULLAH, GENÇ TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NDEN DANIŞMANLAR İSTEDİ

Genç Türkiye Cumhuriyeti'nin modernleşme çabalarını yakından takip eden, Türkiye'ye gelerek bu çabalar hakkında detaylı bilgiler alan Amanullah Han, yine radikal modernleşme çalışmaları ortaya koyan bir başka Afgan yöneticiydi. Amanullah, sosyal, siyasi ve ekonomik reformlara yönelmiş, bu alanlarda radikal icraatlara imza atmıştı. "Laik medeni hukuk"un temellerini atan, ümmet değil ulus fikrini yaygınlaştıran, kılık kıyafet yasaları çıkartan ve bunları sert yöntemlerle hayata geçiren Amanullah, yeni bir aydın kadro tesis etmek için gençleri Fransa, İtalya ve Türkiye’ye eğitime göndermişti. Ankara'dan gelen danışmanların önerisiyle kabile şeflerinin ordunun üzerindeki etkisini kırmak ve orduyu daha profesyonel hale getirmek için yaşlı subaylar emekli edilmişti. Afganistan'ın modernleşme çabaları 1970'lerde iş başına gelen ve Amanullah Han'ın takipçisi olduğunu söyleyen Davut Han ve sonrasında gerçekleşen Sovyet işgali yıllarında da devam etmişti. Ancak bütün bu modernleşme çabaları milletin çoğunluğunun direnişiyle karşılaşmış, ülkenin geneline yayılamamış sadece Kâbil'deki yönetici ve zengin kesimler ile diğer bazı şehirlerdeki benzer sosyal kesimler arasında ilgi görmüştü. Mücahitler'in Rusları ülkeden kovmasının ardından başlayan süreçte ise bu türden toplu mühendisliği çabaları iyice duraksamıştı. 2001'deki ABD işgali sonrası Batılılaşma adına yeni girişimlerde bulunulmuşsa da 20 yıl sonra ABD geçtiğimiz günlerde ülkeyi terk ederken, şeklî Batılılaşma, modernleşme çabaları bir kez daha Afgan milletinin direnişiyle karşılaşmış oldu.

* Abdul Metin Çelikbilek, "Afganistan’da Modernleşme Çabaları, (1834-1919)", Yüksek Lisans Tezi

* Ehsanullah Farzan, "Afganistan’ın Modernleşme Çabalarında Türkçenin Etkisi", Yüksek Lisans Tezi

* Mustafa Arslan, "Abdurrahman Han Reformlarından 2015'e Afgan Modernleşmesi", Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Yıl 2015, Cilt 1, Sayı 13