Kılıçdaroğlu: 83 milyon olarak yüreğimiz Azerbaycan'la
AA & Ensonhaber

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki (TBMM) Grup Toplantısı'nda konuştu.

Kılıçdaroğlu, yaptığı konuşmada, Türkiye'nin tam bir dert yumağına döndüğünü, vatandaşların; parlamentoda, sorunların çözümüne katkı vermek için bütün partilerin bir araya gelmesini ve sorunları çözmelerini istediklerini dile getirdi.

Azerbaycan'ın, Ermenistan işgali altındaki topraklarını savunmasına ilişkin Kılıçdaroğlu, "Onları seviyoruz, haksızlığa karşıyız." dedi.

Kılıçdaroğlu'nun açıklamaları şu şekilde:

ERMENİSTAN'IN AZERBAYCAN'A SALDIRISI

"Azerbaycan, toprakları işgal altında olan bir devlet. Uluslararası hukuka aykırı olarak toprakları işgal edildi. 30 yıldır bekliyor işgal ne zaman sona erecek diye ama Ermenistan yönetimi dinlemiyor. Azerbaycan artık diyor ki; işgale tahammülümüz kalmadı. Bu çatışmada 83 milyon olarak yüreğimiz Azerbaycan'la. Uluslararası hukuk Azerbaycan'ın haklı olduğunu söylüyor.

Bürokrat olarak iki kez gittim Azerbaycan'a. Olağanüstü hızla gelişen bir ülke. Birliği ve bütünlüğü koruyarak, işgalin sona ererek olayın sonlanmasını istiyoruz. Sayın Aliyev net bir açıklama yaptı; Bizim Ermenistan halkı ile sorunumuz yok ama Ermeni yönetimi ile sorunumuz var. Sivillerin hedef alınması çok acı bir olay.

Kılıçdaroğlu: 83 milyon olarak yüreğimiz Azerbaycan'la VİDEO

KORONAVİRÜS SALGINI

Türk Tabipleri Birliği vaka rakamlarını doğru açıklayın dedi. Gerçekten de Sağlık Bakanlığı'nın doğruları söylemediği ortaya çıktı. Devlet yalan söyler mi? Asıl üzerinde durmamız gereken nokta bu. Devletin bir itibarı var. Gerekirse hiçbir bilgi vermezsiniz ama bilgi veriyosanız doğruyu söyleyeceksiniz. Türkiye'nin geldiği nokta budur. Çok sayıda vatandaşımız hayatını kaybetti. Hepimizin ortak derdi. Bu süreçte değerli bir bilim insanı yaşamını yitirdi. Prof. Dr. Hasan Onat, ilahiyat konusunda dünyada da önemli isimlerden birisiydi.

Sorunlar nasıl çözülür? Demokrasi içinde çözülür. Parlamentoya seçilerek geliyoruz. Vatandaşlar seçiyor. Seçilenler sadece biz değiliz. Belediye başkanları, belediye meclis üyeleri aynı şekilde seçiliyor. Dolayısıyla demokrasi bizim için vazgeçilmez.

"HER KOŞULDA DEMOKRASİYİ SAVUNMALIYIZ"

Eğer siz gazeteciyi hapse atarsanız yazı yazdı diye, farklı düşündü diye siyasetçiyi hapse atarsanız bu doğru değil. Bu tür olaylar Türkiye'de demokrasinin olmadığına yönelik inancı uluslararası arenada güçlendiriyor. Demokrasi yok, tek adam rejimi var biz bunu söylüyoruz zaten. Gazeteciler, STK yöneticileri, siyasetçiler, askeri öğrenciler var... Biz her koşulda demokrasiyi savunmak zorundayız.

Baroların kendi seçimlerini yapmasıyla ilgili yasak getirildi. Yasaya aykırı düzenlemeler yapıldı. Bir akıl tutulması var. Miting serbest ama baroların seçimi yapması yasak. Kargalar bile güler.

"HAKSIZLIKLAR KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR"

Demokrasinin bir başka özelliği de seçimle gelenin seçimle gitmesidir. Eğer siz halkın oyunu alan bir kişiyi halkın iradesini bir tarafa atarak onu bulunduğu makamdan alıp kayyım atıyorsanız bu ülkede demokrasi yoktur. Üstelik seçimle gelen belediye başkanı daha önce aynı suçtan aynı olaydan ötürü gözaltına alınmış, hapis yatmış, çıkmışsa olay çok daha vahim durumdadır. Bunu sadece son olaylarla ilgili söylemiyorum.

Sayın Davutoğlu istifa ettirildiğinde de aynı açıklamayı yaptık. Bir yerde adaletsizlik varsa adaletin standardı olmaz. Adaletsizlik kime karşı yapılmışsa sesinizi ona karşı yükselteceksiniz. Demokrasiler çifte standardı kabul etmez. Diyorlar ki, gözaltına alınanlar HDP'liler ya da başka partiden... Bir haksızlık varsa ve siz ona itiraz etmiyorsanız burada adaletsizlik var demiyorsanız o zaman haksızlıklar karşısında susan dilsiz şeytandır.

"İNSANLARIMIZIN FERASETİNE GÜVENİYORUM"

Balyoz-Ergenekon olaylarını hatırlıyorsunuz değil mi? O dönemde bizi suçladılar, kim haklı çıktı? Biz haklı çıktık. 6 yıl neden beklediniz siz? Bir günde papazı bırakıyorsunuz. Niye 6 yıl beklediniz? Acaba biz millet ittifakını nasıl dağıtırız... Böyle bir hinliğin peşindeler. Ama bu ülkenin sağduyusuna güveniyorum. İnsanlarımızın ferasetine güveniyorum.

Bugün konuşmamın ağırlığını esnafa vereceğim. Orta gelir sahiplerinin yaygınlığı, coğrafyanın her tarafına dağılması, vatandaşın doğrudan bir ilişki içinde olduğu gruptur esnaf. Esnafın bir başka özelliği ahilik ocağını yaşatan, ahilik ocağının kurallarına uyan kişidir esnaf. Salgın döneminde esnafa 'dükkanı kapatacaksınız' dediler. 700 bine yakın dükkan kapatıldı. Kapatıldı da ne oldu? Bunun üzerine bir basın toplantısı yaptım. Dükkanların kapatılması doğruydu, pandemiyle mücadele. Dükkanı kapatıyorsan sosyal devlet olarak bir şey yapman lazım senin. Kişinin yaşamını korurken, onun yaşamını sürdürebilecek olanakları sağlamak zorundasın. Hemen bir sicil affı çıkar esnaf bankadan kredi alabilsin dedik. Çıkarılmadı.

"KAHVECİLERLE İLGİLİ SÖYLEDİKLERİM KIYAMET KOPARDI"

Esnafın elektrik, su ve doğalgaz faturalarının ödenmesine devlet destek versin dedik, bunların hiçbiri olmadı. Bunları yapmadılar ama her türlü zammı yaptılar. Bu zamlar insafsızca yapıldı.

1 milyon 956 bin esnafımız var. Son 8 ayda Ankara, İstanbul ve İzmir'de 35 bine yakın esnaf dükkanı kapattı. Sadece haziran ayında 7 bin işyeri kapandı.

Kahvecilerle ilgili bir şey söyledim kıyamet koptu. 'Vay bunu nasıl söylersin, sen kağıt oynamayı biliyor musun' diye. Bir daha söylüyorum, bütün garibanların, bütün esnafın, bütün sokak satıcılarının sözcüsüyüm, temsilcisiyim, olmaya da devam edeceğim.

KIRTASİYECİ, KANTİNCİLER, SERVİSÇİLER...

Bir esnafımız 60 yıldır böylesi kötü bir durum görmedim diyor. 18 yıldır bu ülkeyi kim yönetiyor? 18 yıldır ülkeyi bu noktaya kim getirdi.

Okul kitapçısı, öğrenci yoksa biz de yokuz diyor. Satışlarımız yüzde 80-85 oranında düştü. Eleman çıkartmak zorunda kaldım. Astım hastasıyım, risk grubunda olmama rağmen mecburen geliyorum diyor.

Türkiye genelinde 50 bin kantinimiz var. Buralarda 300 bin kişi çalışıyor. Kantin sahibi, normal dönemde zaten biz 180 gün yani 6 ay çalışıyoruz. 6 ay daha okullar açılmazsa mahvolacağız diyor.

Servisçilerin ortak söylediği şu, dünyanın en pahalı yakıtını kullanıyoruz. Doğru mu, doğru.

Devlete mal satan medikal firmalar. Tıbbi malzeme verdik devlete. 15 aydır bizim paramız ödenmiyor, diyorlar. Aralarında sözleşme var. Sözleşmeye göre 150 gün için içinde bu paranın ödenmesi gerekiyor. Bırakın 150 günü tam 450 gündür bizim paramız ödenmiyor, diyorlar. Şunu söylüyorlar, 'Resmi yazı yazmışlar, yüzde 25 alacağınızı düşürün paranızı ödeyelim.' Devlet şantaj yapar mı, haydutluk yapar mı?"