Fikirci Bey yazdı: ÖVÜYOR MUSUN, DÖVÜYOR MUSUN?
Özel Yazı

Washington merkezli Foreign Policy dergisinin 1 Mayıs tarihli sitesinde Nick Ashdown imzası ve “Motorsikletli Solcu Feminist Erdoğan İçin Geliyor” (“Erdoğan’a meydan okumaya geliyor” olarak çevirmek daha doğru olabilir) başlıklı bir yazı yayımlanmıştı. Dış haberler konusunda duyarlı ve tespitleri sağlam bir dostum, bana yazıyla alakalı geniş bir analiz yolladı. Okuduklarımdan özetle anladığım bunların hepsinin, iç-dış salak olduklarıydı.

Bilmeyenler için kısaca Foreign Policy dergisinden bahsedelim. Dergi 1970’lerde  Samuel Huntington ve Warren Demian Manshel tarafından kurulmuş, 1990’da yayın yönetmeni Moisés Naím tarafından iki aylık bir haber-yorum dergisine dönüşmüş. (İsimler bir yerden değil, her yerden tanıdık gelmiştir herhalde). Dergiyi 2008’de ABD’nin küresel tetikçi gazetesi Washington Post satın alır. Derginin marifetleri arasında “Küreselleşme Endeksi” çıkarmak, “Başarısız Devletler”i sıralamak ve “Dünyanın ilk 100 entelektüelinin” kim olduğu konusunda ahkam kesmek gibi faaliyetler bulunmaktadır. Bilin bakalım 2008’in 100 entelektüeli sıralamasında birinci kim olmuştur? Evet FETÖ elebaşısı Fetullah Gülen. Yani dergiyi Washington Post’un satın aldığı yıl.

Yazı, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun bir “portre”sini veriyor. Yani tanıtıyor.

Tanıtır, gazetecilerin görevlerinden birisidir böyle merak edilen insanları tanıtmak.

Ama önce bir başlığa bakalım “Motosikletli Solcu Feminist Erdoğan İçin Geliyor”

Peh, peh, peh! Sanırsın feminist kadın Che, motosikletine atlamış devrim yapmaya geliyor…

Başlıktan da anlaşılacağı gibi yazıda tam tamına bir güzelleme havası hâkim. Yazı medyada çokça yer aldı, alacak, tamamına girecek değilim. Benim dikkatimi çeken, yazının gerçekten bir güzellememi yoksa bir yergi mi olduğunun anlaşılamaması. Evet ABD’li birine göre tam bir “övgü” ama yazı sadece ABD’li feministleri gıdıklamayı amaçlamıyor ki. Türkiye’de de yankı yapacağı biliniyor.

Yazı tam bir ''Şecaat arz ederken merdikıpti sirkatin söyler" örneği.

Tamam, yazıda Kaftancıoğlu bir feminist, bir LGBT destekçisi ve motosiklet meraklısı olarak tanıtılıyor ve Batılı ve yerli Batıcı entelektüeller gıdıklanıyor.  Ancak gıdıklama biraz fazla ileri gidiyor. Yazıda Kaftancıoğlu’nun “Ermeni Katliamı” konusunda devlete “seri katil” dediği hatırlatılıyor. PKK seviciliğinden bahsedilmekle kalmıyor, eşinin domuz eti yediğini korkmadan anlatarak nasıl da muhafazakâr bir ülkede kahramanlık yaptığı anlatılıyor. “Yerli ve Milli “ kavramına ne kadar karşı olduğu belirtiliyor. Güzel, bunlar ona ABD ve AB’de puan toplar, hatta onların bizdeki yerli bayilerini de sevindirebilir. Ama yazıda Kaftancıoğlu’nun kendini “Mustafa Kemal’in askeri” değil “yoldaşı” olduğunu belirtmesinden sonra iş biraz çatallaşmaya başlıyor.

Yazar PKK, domuz eti ve Ermeni katliamı laflarının Türkiye’de salyangoz satmak olduğunu fark ediyor olmalı ki hemen Kaftancıoğlu’nun CHP içinde de sevilmediğinden dem vuruyor. Yalnız bunu bir yergi değil, övgü olarak yapıyor. CHP’nin dinozorlarının onu partiyi devirmeye gelen bir şeytan olarak gördüklerini ama onun devirmeye değil değiştirmeye geldiğini iddia ediyor.

Ha, canım orda bir dur sen. Birincisi, daha dün yazdım CHP değişmez değişemez. Tabi sen bunu nereden bileceksin.

İkincisi, ki asıl kafamı karıştıran da bu, biliyoruz ki bu ülkede PKK, domuz eti ve Ermeni katliamı sevicilerinin halkta karşılığı yok. Marjinal Kürt faşistleri ve kendini solcu sanan kullanışlı eblehler dışında bunlara oy verecek de yok. Yerli ve milli düşmanlığı konusuna hiç girmiyorum bile.

Kaftancıoğlu ABD veya AB’de milletvekilliğine oynayacak olsa tamam da eğer Türkiye’de oy alacaksa bunlar bildiğin anti-propaganda.

Ben işte burada bir ikilemde kalıyorum. Acep bu yazar arkadaş, hakikaten bunların Kaftancıoğlu’na oy kazandıracağını ve hele CHP’yi değiştirebileceğini sanacak kadar aptal mı, yoksa Foreign Policy bu ülkede sadece iç savaşa mı oynuyor?

Foreign Policy bizim iç işlerimiz konusunda bu kadar saf olabilir mi?

Yazıda yine bir patavatsızlık yapılarak CHP’nin Ankara ve İstanbul belediye başkanlarına da hakaret edilmiş “Partinin cumhurbaşkanlığı adayını ilan etmesi için henüz çok erken, ancak ana yarışmacılardan ikisi büyük olasılıkla İmamoğlu veya Başkent Ankara’nın sevilen belediye başkanı Mansur Yavaş olacak. Kaftancıoğlu muhtemelen perde arkasındaki rolünü sürdürecek."

Direkt kuklalar deseydiniz bari.

Bitirirken de "2023'te yapılması planlanan bir sonraki başkanlık seçimlerini kaybetmiş olsa bile Recep Tayyip Erdoğan'ın iktidardan vazgeçip vazgeçmeyeceği konusunda insanlar şüpheli" denilerek, her zamanki “Erdoğan bu sefer seçimi yaptırmayacak, yapılırsa sonucu saymayacak, kaybetse de iktidarı bırakmayacak” şeklindeki 18 yıllık algı operasyonu tekrarlanmış.

Ne demeli? Böyle dostları varken, Kaftancıoğlu’na düşman ne gerek?

Küçük bir detay daha, yazının orta yerinde bir başka yazıya link veriliyor, yazının başlığı şöyle: “Sisi ve Erdoğan Koronavirüsünün İşbirlikçisi: Bölgenin diktatörleri, Orta Doğu'nun toplum duygusunu öldürerek, pandemiye ölüm yürüyüşü konusunda yardımcı oldular.”

Söylüyorum size, bunlar İmamoğlu ile Yavaş’ı da 20- 25 bandına çekecekler.

@kalemciler