Fikirci Bey yazdı: MUHALEFETİN HEZİMET MERAKI
Özel İçerik

Zor günler yaşıyoruz. Bütün dünya zor günler yaşıyor. Bir yıldır şöyle ya da böyle eve kapalıyız. Amerikalılar biner biner, İngilizler dört yüzer dört yüzer ölüyor. Biz günde iki yüzün altına düştük diye seviniyoruz.

Esnaf kepenk açabileceği günleri bekliyor, günü kurtaran dua ediyor.

Bütün dünyada turizm durdu, uluslararası ticaret yerlerde.

Hükümet bir dal kımıldar mı diye her olasılığı değerlendiriyor. AB’den ayrılan İngilizlerle serbest ticaret anlaşması yapıyor.

Bireysel anlamda herkes şu ya da bu ölçüde psikolojik bunalım yaşıyor.

İnsanlar nereden gelirse gelsin bir çıkar yol, kısıtlı da olsa bir çözüm için dört gözle bakıyor.

Peki bütün bu ahval ve şerait içerisinde bizim muhalefetin aklına ne geliyor?

Türbanlı hâkimin adil yargılama yapamayacağı,

Erken seçime gidilirse darbeye gerek olmayacağı,

Hele bir tanesini öyle korona falan da kesmiyor, şöyle çok daha büyük felaketler, seller, yangınlar, ama Avustralya'daki gibi dev yangınlar istiyor

Ve daha da vahimi, utanmadan ordumuzun hezimete uğramasını hayal ediyor

Niçin?

İktidarın değişmesi için.

Vatan hainliğinin bu kadarı karşısında insanın nutku tutuluyor.

Peki iktidar değişince ne yapacaksın?

Hayır varsa bir fikrin söyle; biz de feyz alalım, iktidara baskı yapalım.

İktidara gelince ne yapacaksın?

Hâkimin başını açacaksın, adalet gelecek,

Erken seçime gidilse darbe olmayacak.

Ne olacak? Memleket mi kurtulacak?

Bu mu acil çözümün?

Ben dünyanın herhangi bir yerinde böyle dangalak bir muhalefet olabileceğini sanmıyorum.

Yanlış falan değiller.

Düpedüz gündem dışılar, Türkiye dışılar, dünya dışılar.

Sayın Bakan doğru söylüyor: Bunların hakikaten ruh sağlığı bozuk... Bir üniversiteye o profesörü değil de bu profesörü atayınca bilimde devrim yapacaksın,

970 asker ve güvenlik görevlimizin katilini salınca demokrasi gelecek,

Yunan’ın bombalayamadığı Meclis'i bombalayanları serbest bırakınca insan hakları olacak.

Bu mu aklınıza ilk gelenler?

Dünya modernizmi çoktan eskitmiş, post-modernizmin sonuçlarını anlamaya çalışıyor.

Henüz anlayabilen de yok.

Modernizmin disiplin dönemi bitmiş, artık 7/24 yapay zekâ ile kontrol dönemi yaşıyoruz. Çalışma saatleri, tatil günleri diye bir şey kalmamış, esnek çalışma var, sanal dolaşma var- Kol emeğinin nerede bittiği, kafa emeğinin nerede başladığı bilinmiyor.

Hem herkes emekçi hem herkes tüketici. Ne tek kutuplu dünya kalmış ne çok kutuplu dünya. Hem her yer metropol hem her yer varoş. Dünya genelinde henüz tam anlayamadığımız bir biyo-politik iktidar biçimine doğru gidiyoruz.

Ama bizim muhalefet hala 1700’lerin Fransız laisizmi peşinde.

Allah'ım muhalefet diye bizi neyle sınıyorsun?

Alemin muhalefetinin gölge kabinesi olur. İktidar değişirse hangi bakanın yerini muhalefetten kimin alacağı bile bellidir. Programı vardır, iktidarın kaldığı yeri bilir, hiç kesintisiz devam eder.

Bizimkiler 1930’lardan devam edecekler... Hala kafa bu...

Yalnız o felaket tellalını o kadar hafife almayın, onun sendromu hâkime türban yasaklatmak isteyen gericiden veya darbe hayali kuran emekliden çok daha farklı.

Onun kameralar önünde kustuğu bilinçdışının derinliği başka yerden geliyor.

Özet olarak onun saydığı felaketlere onun abileri “büyük kırılma” derdi.

Nedir büyük kırılma? Ne olacak büyük kırılma olunca? Sadece iktidar mı değişecek?

Hayır. Yıllardır uğraştıkları büyük kırılmada Türkiye özellikle askerî açıdan hezimete uğrayacak ve Türkiye’de bir Kürt devleti kurulacak.

40 yıldır en fazla dış destek gördüğü dönemde bile 3-4 bin terörist besleyebilen PKK, bu kadar haydutla Türk ordusunu yenemeyeceğini bilmiyor mu? Elbette biliyor.

Ama yine biliyorlar ki yeteri kadar ölürlerse bu, dünyanın dikkatini çeker. Dünya da Türkiye’yi önce uyarır, sonra da müdahale eder. Ama öyle günde bir iki ölmekle, öldürmekle olmaz, şöyle terörü şehirlerin içine taşımalı ki Türk ordusu bir Türk şehrini veya şehrin belli bir kısmını uçakla bombalamak zorunda kalsın. Dünya da “Ya, sen ne yapıyorsun?” desin. Uluslararası bir güç gelsin, oralara bir yeşil hat çeksin, bir “uçuşa kapalı bölge” ilan etsin ki bunlar orada kalıcı olarak yuvalanabilsinler. Irak, Kürdistanı nasıl kuruldu sanıyorsunuz? Suriye neden “büyük kırılma” yaşıyor sanıyorsunuz? Demirtaş’ın “serhildanı”, Bese Hozat’ın “devrimci halk savaşı” neydi sanıyorsunuz? Ya FETÖ'nün 15 Temmuz’u?

Budur o “büyük hezimet” sevdası bu haydutların.

@kalemciler