Fikirci Bey yazdı: KOMPLOSUZ SOSYAL MEDYA
Özel Yazı

KOMPLOSUZ SOSYAL MEDYA

Anlaşılan “Sosyal İkilem” belgeseli meslektaşlar arasında giderek daha fazla izleniyor ve konu güncelliğini koruyor.

Konu üzerine yazılar görüyorum.

Benim temel argümanım şuydu.

Esasen yapılan sadece siyasi bir algı operasyonu değil bir reklamcılık operasyonudur. Tabii ki bizde çok sık yapılan iki hataya da düşmeyeceğim.

Birincisi, her şeyi komplo teorileri ile açıklamak.

İkincisi, tek değişkenle çok karmaşık bir süreci açıkladığını sanmak.

Ortada komplo falan yok, sistem daha çok kar etme üzerine kurulu ve bunun gerektirdiği şekilde çalışıyor. Ama sosyal medya gibi bu kadar çok insanın içinde bulunduğu, bu kadar çeşitli, bu kadar katmanlı bir sosyal olguyu sadece “reklam” değişkeni ile açıklayamazsınız.

Elbette önemli bir kısmına ışık tutarsınız ama hepsini açıklayamazsınız. Bu nedenle temel konumuz olan “genel olarak insanların dünya çapında kutuplaşmasının nedenlerini anlamak” başka bir şeydir, “bunun kimler tarafından, nasıl kullanıldığını anlamak” başka bir şey.

Örneğin ABD, son 4 yıldır 2016 seçimlerine Rusya’nın karışıp karışmadığı ile uğraşıyor. Komiteler kuruldu, Trump nerede ise azledilecekti.

Neydi temel konu?

ABD istihbarat teşkilatları, 2016 seçimlerine Rusya'nın müdahale ettiği sonucuna varmış, devlet onaylı kampanyalarla Demokrat aday Hillary Clinton’ın siber saldırılar ve sosyal medyadaki sahte haberlerle itibarsızlaştırıldığını söylemişti.

Gerçekten böyle bir şey yapılmış mıdır?

Önemli değil, önemli olan insanların bunun yapılabilir olduğuna inanmış olmaları. Ve tabii böyle şaibeler yaratarak seçimlere gölge düşürmek elbette muhaliflerin en sevdiği konu.

Peki bizde durum nasıl? Türkiye’deki seçimlere siber müdahaleler yapılabilir mi? Seçim güvenliğimiz yüksektir, yapılamaz. Seçim sandıklarının başında duran muhalifler dahil herkes bunu bilir.

Ama 20 yıldır seçim kaybediyorsanız işte size kendinizi teselli edebileceğiniz bir gerekçe, daha doğrusu mazeret.

Çünkü sizi, dönüp kendinize “yahu bu seçmenler neden bize oy vermiyor?” diye sormaktan kurtarıyor.

Suçlu “onlar”. Hepimiz biliyoruz ki sosyal medyada muhalifler, hem sayıca hem de paylaşım içeriği olarak baskınlar. Sosyal medyaya kalsa CHP’nin yüzde 80 oyla iktidar olması gerekiyor.

E, bu kadar çok gürültü çıkardıktan sonra “biz kaç kişiyiz?” diye merak eden hemen o mazerete sarılıyor. “İşte sosyal medyada bu kadar çoğuz, bu kadar destekçimiz var ama seçimi kazanamıyoruz, demek ki oylarımız çalınıyor!” Ne kadar kolay ne kadar rahatlatıcı bir komplo değil mi?

Tabii bir kere bu kadar gazı verip kulak memesi kıvamına getirdiğiniz kitleyi,  “seçim gecesi adayımızın başına silah dayayıp kaçırdılar”a bile inandırabilirsiniz.

Yani bizzat adayın teşhis koyduğu gibi “şizofren” hale getirebilirsiniz.

Benim iddiam şu, muhaliflerin sosyal medyada bu kadar çok olmalarının nedeni sadece eğitim düzeylerinin yüksek olması, varlıklı olmaları vb. ile açıklanamaz.

Bunlar elendiğinde bile göreceksiniz ki muhalifler sosyal medyada daha fazla borazan öttürürler, çünkü muhaliftirler, mutsuzdurlar. İktidara gelsinler inanın önemli bir kısmı sosyal medyaya daha az girmeye başlayacaktır.

İşte sosyal medya reklamcıları bu mutsuzluktan besleniyorlar. Daha fazla didişmek daha uzun süre medyada kalmayı ve daha fazla reklama maruz bırakılmayı getiriyor.

AK Parti muhalefette olsa şimdiki muhalifler gibi manipüle edilecek, haksızlığa uğradıkları, mağdur oldukları pompalanacaktı.

Ne diyorum?

Yani medya patronları birilerini/bir şeyleri görevlendirmiş onlara her iki taraftan da insanların medyada daha uzun kalmalarını sağlayacak polemikli içerikler ürettiriyor mu diyorum?

Evet, aynen öyle diyorum.

Üstelik bunu yapmak için bireylere de ihtiyaç yok.

Facebook veya Twitter’da en çok kullanılan sözcükleri en basit bir bilgisayar programı bile tarar ve sizin önünüze koyar.

Ondan sonra sıra gelsin bu sözcüklerin kullanıldığı içerikler, paylaşımlar üretmeye.

Peki onları üretmek için insan mı tutuyor medya patronları?

Hayır, şart değil. Yapay zeka teknolojisiyle geliştirilmiş botlar kafidir.

Yani artık bizi uzun süre internette tutmak için medya patronlarının adam tutup içerik hazırlatmasına gerek yok. Onu da bilgisayar yapabiliyor.

Bir de bunu Hollywood’un bütün filmlerini hafızasına yüklediğiniz bir bilgisayara sinema konusunda yaptırın…

Potansiyel sonsuz. Bu bir katmanı. Peki muhalifleri daha da karamsar hale getirmek için sadece bizim Facebook paylaşımları mı kullanılıyor sanıyorsunuz?

O zaman siz “Cumhurbaşkanı” yerine “Sultan”, “Külliye” yerine “Saray” kavramlarını ilk kullananın bizim muhalifler olduğunu sanıyorsunuzdur.

Hayır, bu terimler önce Almanya, daha sonra diğer Avrupa basınında dolaşıma sokuldu. Hala da yenileri sokuluyor.

İşte size Alman Frankfurter Allgemeine Zeitung adlı gazetenin 21 Eylül 2020 tarihli bir haber başlığı, “Osmanlı Korsanı Limanda Kalacak Mı?”. Oruç Reis gemimizden söz ediliyor tabii.

Siz Osmanlıcılık korkusunu bizim ebleh muhalefetin yaydığını mı sanıyorsunuz?

O korkuyu yüzyıl önce bizimkilerin kafasına modernizm diye soktular, şimdi meyvesini topluyorlar.

Demem o ki, sosyal medya katman katman, karmaşık ve etkileşimli. Şimdilik körlerin fili tarifi kadar biliyoruz.

Benim ilk bakışta gördüğüm ise siyasette özellikle muhalif tarafı sürekli karamsar, kaygılı, öfkeli tutuyor ve reklam gösteriyor ama bunun siyasi sonuçları hiç iyi gözükmüyor.

Birileri uygun ortam bulduğunda hepsini sokağa dökebilir, ki döktüler…

@kalemciler