Fikirci Bey yazdı: BATI CEPHESİNDE YENİ BİR ŞEY YOK
Özel Yazı

Bir bakan sağlık sorunları nedeniyle veya sağlık sorunlarını öne sürerek göreve devam etmek istemediğini bildirdi ve affını istedi.

27 saat içinde konu “yen içinde” ele alındı ve çözüldü. Ne hükümet sorunu yaşandı ne kabine revizyonu…

Eskiden olsa ne güzel bal gibi bir hükümet, hatta devlet sorunu çıkmış, gensoru verilmiş, hükümet düşecek mi tartışmaları başlamış olurdu ve hatta belki de hükümet düşerdi. Nereden baksanız 3 ay ile 6 ay arası bir belirsizliğe yol açar, Türkiye bir kez daha aylarını kaybederdi.

80 yıldır buna alışık olanların hevesleri kursağında kaldı. Muharrem İnce’nin seçimin ertesi günü silah zoruyla kaçırıldığına inanabilen sosyal medya psikopatlarına da fazla malzeme çıkmadı. Ancak “yurt dışına kaçmış” balonu patlatılıp kriz bağımlıları bir doz sakinleştirildi.

Hasılı muhalefetin hevesi kursağında kaldı, oysa Maliye Bakanı olmayan bir hükümet derhal istifa etmeliydi!

Peki, bir medya krizi yaşandı mı? Evet, aslında ağır bir medya krizi yaşandı.

Hayır, krizin nedeni paparazzi beyinli, kriz pornocusu, yeminli muhalif psikopatların kullanacak malzeme bulamamaları değildi. Önemli bir haber, kendini yeni ya da eski amiral gemisi ilan eden medya kuruluşlarında bile verilemedi.

Bunun muhasebesi gün gelir yapılır. Biz bildiğimiz kadarını eksiksiz okuyucumuza yansıttık. Bizim içimiz rahat. Ama ben şu an bu konuya girecek değilim.

Sayın Cumhurbaşkanı, 2015’den beri kabinede yer alan ve Temmuz 2018’den beri Hazine ve Maliye Bakanlığı görevini üstlenen Sayın Albayrak’a hizmetlerinden dolayı teşekkür etti ve yerine yeni bir bakan atadı.

Elbette ki her şey bu kadar basit değil. Doların kontrolden çıktığı, Merkez Bankası başkanının değiştiği günlerde bir Maliye Bakanı'nın istifasının çok daha geniş anlamları olması beklenecektir.

Sayın Cumhurbaşkanı ne yapıyor? Ekonomide yeni bir paradigmaya mı gidiyor? Daha önce izlediği yüksek faiz karşıtlığından vazgeçmeye mi karar verdi? Sanmıyorum. Çünkü her zaman olduğu gibi istikrar, büyüme ve istihdam seferberliğinden söz etti. Aslında 18 yıldır öncelikler bunlar değil miydi zaten? Ama sayın Cumhurbaşkanı'nın konuşmasında asıl dikkati çeken nokta “yatırım ortamının iyileştirilmesi, mali piyasaların derinliğinin artırılması, kamu gelir ve harcamalarının kalitesinin yükseltilmesi, kayıt dışılığın önlenmesi, iyi yönetişim gibi alanlarda da yapısal reformların hazırlıklarına” yaptığı vurgu idi. Yaptığı bir diğer vurgu da “hukuk devleti ilkesini güçlendirme” üzerine oldu.

İlk bakışta “yapısal reformlar” ve “hukuk devletini güçlendirme” gibi söylemler ciddi bir çıkışa karşılık geliyor gibi görünebilir. Ama ben Sayın Cumhurbaşkanı'nın şu ana kadar izlenenden daha farklı bir yol izleneceğini ima ettiğini sanmıyorum. Sadece izlediğinin bu yol olmadığını sananlara bir kez daha ilkelerini hatırlattı, hepsi bu.

Bildiğiniz gibi son iki yıldır Fransa-Yunanistan-Mısır ve bazı kukla Arap iktidarları tarafından bir kuşatma altına alınmaya çalışıyoruz. Bu yolda her türlü yalan mübah. Ayasofya’yı camiye çevirmek cihatçılık, Akdeniz’de kendi kıta sahanlığımızda doğal gaz aramak korsanlık, Rusya’dan S-400 almak NATO düşmanlığı olarak lanse ediliyor.

Yazık ki şimdi ABD’de bu kuşatmayı daha da artırması beklenen hatta bunun için bizim muhalefete de destek vereceğini söyleyen (zaten yukarıdaki konularda bizim muhalefet de Biden ile hemfikir) bir Başkan seçim kazandı.

Tüm edepsizliğine, Türkiye’de iktidarı değiştirme hezeyanlarına rağmen Biden, yasal olarak seçim kazanmış bir başkandır. Umulur ki seçim öncesi oy almak uğruna abarttığı söyleminden vazgeçer ve Türkiye ile ilişkilerinde daha makul bir sayfa açar. (Zaten Trump’ı devirmek için başlatılan sözüm ona “siyah hayatlar önemlidir” hareketi de muhtemelen söner, sokaklar sakinleşir, hatta belki Covid 19 bile Biden’den çok memnun kalıp yok olur gider.)

Fakat ben çok da iyimser değilim bu konuda. ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, cuma günü başlayacak yurt dışı gezilerinde aralarında Türkiye, Fransa ve İsrail'in de olduğu 7 ülkeye gidecek. İlk bakışta bir gariplik yok ama ABD Dışişleri Bakanlığı salı günkü açıklamasında, Pompeo'nun İstanbul'a dünyanın Rum Ortodoks Hristiyanlarının ruhani lideri Ekümenik Patrik I. Bartholomeos'la görüşmek için geleceği, Türkiye'deki dini meseleleri ele almayı planladığı, ABD'nin tüm dünya genelinde dini özgürlükler konusundaki güçlü duruşunu vurgulayacağı ifade ediliyor.

Yani daha birkaç ay önce ülkesinde bir siyahi, ırkçı bir polis tarafından kameralar önünde ensesine diz basılarak katledilen ülkenin dışişleri bakanı, 600 yıl Hıristiyanlarla iç içe yaşamış bize hoşgörü dersi vermeye gelecek…

Yani Batı cephesinde yeni bir şey yok…

@kalemciler