Fikirci Bey: SÖZDE MUHALEFET
Özel Yazı

Konuştukça batan bir muhalefetle karşı karşıyayız. Üstelik dünya konjonktürü de dâhil tüm gelişmeler dünyada muhalefet partilerine açık çek sunarken…

Birisi başörtülü hâkimin adil olamayacağı safsatasını yeniden gündeme getirirken, öteki erken seçim olursa darbe olmaz hezeyanları içerisinde. Daha bir izansızı da iktidarın değişmesi için ordumuzun bir hezimet yaşaması gerektiğine inanmış… Tam, “bunların ruh sağlığı bozuk” teşhisi koymuşken bu sefer de muhalefetin başı bugüne kadar hiçbir siyasetçiye kısmet olmayan yüzde 52 oyla seçilmiş bir Cumhurbaşkanı'na “sözde cumhurbaşkanı” dedi. Tabii Sayın Cumhurbaşkanı da kendisine bulunduğu yeri bir kaset komplosuna borçlu olduğunu hatırlatıverdi.

Yalnız dikkat ederseniz muhalefetin tüm “eleştirileri” bireye dönük, karalama, hakaret anlamı taşıyabilecek polemiklerden ibaret. Yani ortada kurumlara veya icraata yönelik ne bir eleştiri var ne de bir karşı tez. Varsa yoksa karakter suikastı.

Muhalefetin birinci sorunu da bu zaten. “Cumhurbaşkanına ne güzel hakaret etti” diye muhalefete oy verecek meczup, zaten hakaret etmeden de verir. Bu, muhalefetin en düşük seviyede konsolidasyonundan başka bir şey sağlamaz. Yani hem yeni oy getirmez hem de hakaret edilen tarafın daha fazla kenetlenmesini sağlar. Muhalefet arka arkaya 14 seçimi bu şekilde kaybettiği halde 15.’ye de bu şekilde hazırlanıyor. İnsan, “Delilik, aynı şeyi tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemektir” cümlesini hatırlamadan edemiyor. (Bu cümlenin Einstein’a ait olduğuna dair somut bir delil yoktur)

Tabii ağzından çıkanı kulağı epey geç duyan muhalefet liderinin gafını düzeltme görevi de ana muhalefetin grup başkan vekiline düştü. Gafı düzeltmeye çalışırken esasen o da “sıvama” bölümüne geçti. Sayın Cumhurbaşkanı'nın tarafsız olmadığı (partili cumhurbaşkanı olduğu) için “sözde” cumhurbaşkanı olduğunun iddia edildiğini söyledi.

Bunların kendi parti tarihlerinden hiç mi haberleri yok acaba? Partiyi kuran Mustafa Kemal Atatürk partili cumhurbaşkanı değil miydi? Hatta o derece partiliydi ki başka partiye izin yoktu. Kısa bir süre girdiği çok partili sistem denemesinde işler sarpa sarınca da derhal kendisinin esasen CHP’li olduğunu söyleyip, bizzat kurdurduğu Serbest Cumhuriyet Fırkası'nı kapatmamış mıydı? (Kemal Tahir’in Esir Şehrin İnsanları, Esir Şehrin Mahpusu ve Yol Ayrımı adlı üçlemesini okumanızı ve o zamanların nasıl zamanlar olduğunu anlamanızı isterim.)

Yine dikkat ederseniz muhalefetin bu “eleştirilerin” bir diğer ortak noktası da “kişiler üzerinden milli iradeye saldırı” niteliği taşımalarıdır.

Seçimle gelenin felaketle gitmesini ümit etmek, çoğunluğun oyunu almış bir lidere “sözde” lider demek demokratik süreçlere inançsızlık, dolayısı ile o süreçlerle vücut bulmuş milli irade ile kavga etmek demektir. Muhalefetin milli iradeye saldırmasının, sanki şimdi parlamento yokmuş gibi parlamenter sisteme dönelim safsatalarının arkasındaki hayal, eski vesayet sistemine dönsek, cumhurbaşkanı da bir paşa emeklisi olsa biz de elit ayrıcalıklarımıza yeniden kavuşsak ham hayalinden başka bir şey değildir.

Milli iradeye yönelik saldırılar bu kadar yükselince Sayın Bahçeli de asıl milli iradeyle savaş halinde olan HDP’nin kapatılmasını isteyerek eli yükseltti.

“HDP kapatılmalı mı, kapatılmamalı mı?”, “Kapatılırsa alfabede başka harf mi yok yine açmazlar mı?”, “Daha önce kapattık da ne oldu?” gibi polemikler medyada zaten tartışılıyor. Ben bir başka noktaya dikkati çekeceğim.

AK Parti, 10 Mart 2015 tarihinde “siyasi partiler hakkındaki kapatma davasının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın talebi üzerine Meclis'te kurulacak komisyonun izni üzerine açılmasını, siyasi partilerin "temelli" kapatılması hükmünün yürürlükten kaldırılmasını öngören Anayasa değişikliği teklifini”, TBMM Başkanlığı'na sundu. Konu Meclis'in gündemine getirilip oylama yapıldığı sırada HDP milletvekilleri, Meclis'i boykot etmişlerdi. Yani teknik olarak yasaya hayır dediler ama dememiş gibi göründüler. Bu tür numaralarının meyvesini şimdi topluyorlar. Şimdi HDP kapatılırsa AK Parti kendisi ile çelişmiş gibi olacak. HDP’nin istediği de bu. Aslında kovulmak istiyorlar, böylece mağduru oynayıp sokakları daha fazla karıştırabilecekler. Ama şimdilik “kapatma tehdidi ile karşı karşıyayız” mağduriyeti ile yetiniyorlar. Muhalefetin bu kanadının siyasetten anladığı da bundan ibaret.

@kalemciler