Sedefnaz Yaşar ile Plaza İnsanı Mutfakta’yı konuşuyoruz
Özel İçerik

Sedefnaz Yaşar

Sedefnaz Yaşar! O, 9 yılını plazada geçirmiş bir beyaz yakalı. “Biz plaza insanları aslında çok yorgunuz, stresliyiz, oksijensiziz, radyasyon yüklüyüz ve her gün o çelik konstrüksiyon binanın içinde daha da stres yükleniyoruz!” diyor. Bunu fark edişi, anne oluşu ve işten ayrılışı yeni bir Sedefnaz keşfine çıkmasına sebep olmuş ve ortaya eğlenceli bir kitap çıkmış. Bir yandan plaza insanını gözlemlerken, bir yandan da leziz tarifler alıyorsunuz. Bizi yakında izleyebilirsiniz belki diye bir ipucu bırakıp söyleşiye geçiyorum…

A bu arada unutmadan da hemen belirteyim, Sedefnaz Yaşar 2 Kasım Cumartesi 16.00'da TÜYAP 38. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı'nda olacak. İlgilisinin bilgisine...

Sedefnaz Yaşar ile Plaza İnsanı Mutfakta’yı konuşuyoruz

MUTFAĞIMI VE ORTAK PLAZA ACILARIMIZI PAYLAŞMAYI ÇOK SEVİYORUM

- Kitaptan söz edeceğiz; ama önce sizi konuşalım. Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

Ben Sedefnaz Yaşar, sosyal medyadaki adımla @plaza.insani.mutfakta! 1985 yılında İstanbul’da doğdum. 2008’de Kimya Mühendisliği Bölümü’nden mezun olur olmaz plaza insanı oldum; ilaç sektöründe pazarlama alanında çalışmaya başladım. 9 yıllık yoğun tempoda ve bol seyahatli geçen bir plaza hayatından sonra hamileyken İzmir’e taşınıp çalışmaya ara verdim.

- Tam bu  noktada da kendinizi mutfakta buldunuz sanırım. Seviyorsunuz mutfakta olmayı, değil mi?

Oldukça yoğun bir tempoda çalışırken bile beni stresimden arındıran, sıkıcılıktan kurtaran ve eğlendiren yer mutfaktı. Birçok plaza insanında olduğu gibi evde kendime ayırabildiğim zamanımın çok az olması sebebiyle keyifli; ama pratik yemeklere bayılıyorum. Ya da keyifli yemekleri pratik hale getiriyorum da diyebiliriz. Plaza insanlarının aklındaki “yemek işi zor iş, hiç almayayım canım, onu ev hanımları yapsın” klişelerine savaş açtım! Kısa sürede evdeki malzemelerle yapılabilen, pratik ve keyifli tarifleri sayfamda paylaşıyorum. Bir yandan da tariflerin beraberinde anlattığım biraz tatlı biraz muzip plaza dedikodularım var! Kısacası mutfağımı ve ortak plaza acılarımızı paylaşmayı çok seviyorum.

- Tariflerinizi paylaştığınız Plaza İnsanı Mutfakta adlı bir Instagram hesabınız ve buna bağlı bir bloğunuzsan sonra bir kitap yazmaya nasıl karar verdiniz?

Instagram hesabımla birlikte yoğun tempoda çalışan bir plaza insanı olarak hayallerim vardı: Başkalarına önerdiğim yemek tariflerinin onlar tarafından da denenmesi... Yormadan keyifli bir yemek ortaya çıkarmaya yardım etmesi...Ortak plaza acılarımızda birlikte duygulanmak...Ortak plaza geyiklerimize birlikte gülmek... İşten ayrılıp İzmir’e taşındıktan sonra, kendimi bi anda o çok özlediğim, yoğun iş temposundan koltuklarında pek oturamadığım güzel evimde buldum. Evimi çok özlemiştim; ama yoğun bir hayattan sonra birdenbire boşluğa düşmüştüm, keşke bi e-posta kutum olsa da gönder al butonuna bassam, öyle bir boşluk. Ben de ne yapabilirim diye düşündüm ve çok heyecanlı bir işe giriştim: Kitap yazmaya başladım.

Sedefnaz Yaşar ile Plaza İnsanı Mutfakta’yı konuşuyoruz

HAYAT ASLINDA ÇAY VE KEK EŞLİĞİNDE SEVDİĞİNLE ZAMAN GEÇİRMEKKEK, BİZ NICE TO HAVE DEĞİL MUST OLAN İŞLERİMİZİ VE GETİRDİĞİ STRESİ HAYAT SANIYORUZ

- Peki olaylar nasıl gelişti? Süreç nasıl ilerledi?

Her bölümü eklerken, her başlığı atarken heyecanım katlandı. Sonra Kalem Ajans kurucusu Nermin Mollaoğlu ile tanıştım, ardından da Küsürat Yayınları ile. Hayat yollarımızı kesiştirdiği için çok mutluyum. Pazarlamacılıktan alışkanlık olarak da kitabımın farklı ve sürprizli olmasını çok istiyordum. Küsürat Yayınları’nın vizyonu ile de bambaşka bir boyut kazandı kitap. Hikayesi plazada geçen, keyifle okuyup kendinizden de eminim birçok şey bulabileceğiniz bu kitapta hem küçük ve tatlı plaza fısıltılarımı, hem de hikaye içerisinde biz plaza insanlarının hayatını kurtaracak oldukça pratik yemek tariflerini paylaşmak istedim. Bu arada küçük ve tatlı dediğime bakmayın, evet belki mizahi yoldan anlatmayı seçiyorum; ama o havalı plazalarda bazen hepimizin bildiği gibi ciddi haksızlıklar, üzüntüler, eşitsizlikler gibi birçok kötü olay da yaşanabiliyor maalesef.

- Peki yola çıktığınızda amacınız neydi?

Amacım aslında sadece eğlenmek ve eğlendirmek değil, ufak da olsa birkaç taşı yerinden oynatabilmek ve bazı mesajların plazaların en üst katlarında bulunan o manzaralı odalardaki rahat koltuklarda oturan kişilere ulaşabilmesini sağlamak. Biz plaza insanları aslında çok yorgunuz, stresliyiz, oksijensiziz, radyasyon yüklüyüz ve her gün o çelik konstrüksiyon binanın içinde daha da stres yükleniyoruz! Başta stres olmak üzere tüm bu saydıklarım insanları hasta ediyor! Evimize geldiğimizde ise, o plaza griliğinden sıyrılmak, pofidik yastıklı evimizde sıcak bir çorba içmek, çayın yanında mis kokulu bir kekle evi ısıtmak bizi hayata bağlıyor.

- Peki ya düşlediğiniz?

Hayat aslında çay ve kek eşliğinde sevdiğinle zaman geçirmekken, biz “nice to have” değil “must” olan işlerimizi ve getirdiği stresi hayat sanıyoruz. İşte bu yüzden hem plaza geyiklerine (ve acılarına) hem de biz yorgun plaza insanlarının hayatını kolaylaştıracak, kolayca yapılabilecek tarifler içeren bir kitap olsun ve evleri birlikte ısıtalım istedim. Hem plaza hayatı kısmı ile bir roman gibi her yerde okunabilecek bir çanta kitabı olmasını hem de bittikten sonra mutfakta pratik şekilde kullanabilecek bir yemek kitabı olmasını hayal ettim.

Sedefnaz Yaşar ile Plaza İnsanı Mutfakta’yı konuşuyoruz

KENDİ ÖZGÜRLÜĞÜNÜN DE SINIRLARINI AŞMADAN ÇALIŞMALI İNSAN

- Çeşitli firmalarda 9 yıl çalıştıktan sonra istifa edip İzmir’e yerleşmişsiniz. Peki işten ayrılmaya nasıl karar verdiniz?

Açıkçası çok kolay olmadı. Bana (ve muhtemelen çalışma hayatındaki çoğu insana) küçüklüğümden beri öğretilen “Kolunda altın bileziğin olsun” cümlesi beni her zaman bu tarz kararlar vermekten alıkoyuyordu. Zihnimde işten ayrılırsam tüm özgürlüğüm elimden gidecekmiş gibi kocaman bir kaygı vardı.  Sonra düşündüm ve bebeğimi kendim büyütmek ya da kendi işimi yapmayı denemek gibi hayallerim varsa eğer, bu cesaretli adımı atmam gerektiğine karar verdim. Bu, eşimin de desteğiyle verilmiş ortak bir karardı elbette. İş hayatında çalışana sunulan maaş, araba, ek gelirler gibi her imkan sanki bir kelepçeyle ellerimizi bağlıyor, işten ayrılınca onları kaybedecek olmak insanı çok korkutuyor. İşin ilginç tarafı ise, asıl işten ayrılınca özgürleştiğimi hissettim. Tabii ki bir gün mutlaka çalışma hayatına dönmek istiyorum, iş hayatının insana kattığı sosyal çevre ve ekonomik özgürlük harika bir şey; ama kendi özgürlüğünün de sınırlarını aşmadan çalışmalı insan. Umarım plazada ya da herhangi bir yerde gerçekten “sevdiğim işi” yapabilirim.

- Kitap leziz, pratik tarifler ve düz metinler olarak iki kısımdan oluşuyor ve bölümlerin içerikleri, tariflerin ipuçlarını veriyor önceden. Matematiğini muntazam oluşturmuşsunuz. Bu durum yazarken zorlanmanıza neden oldu mu?

Kitabımın gerçekçi ve biraz da farklı olmasını istedim. Çünkü gerçekte olan şu, günün en az 7-8 saatini çalışarak geçiriyoruz, yaklaşık 1-2 saati de (İstanbul’da yaşıyorsak bazen 3-4 saati) gidiş ve dönüş olmak üzere yolda geçiyor. Sonra yorgun argın eve geliyoruz ve hızlı bir şekilde yemek yapmaya çalışıyoruz ki dinlenmeye de vakit ayırabilelim. Benim hayatım da bu şekilde geçtiği için hem plazalarda geçen olaylara yer vermek, hem de her bölümün sonrasında ilgili konu başlığındaki pratik yemek tariflerine geçiş yapmak istedim. Pazarlamacı olarak “fark yaratmak” da uzun süredir damarlarımda dolaştığından ortaya böyle bir matematik çıktı. Yazarken çok zorlanmadım hatta eğlendim bile diyebilirim, çünkü gerçek hayatta da eve gelip iş kıyafetlerinden kurtulup kaykılıp partilemek istediğimizde keyifli atıştırmalıklara, plazanın stresinden ve yarattığı yorgunluktan sıyrılmak için de içimizi ısıtacak bir çorba yapmaya yönelmez miyiz?

Sedefnaz Yaşar ile Plaza İnsanı Mutfakta’yı konuşuyoruz

- 9 yıllık iş hayatınızın hatırı sayılır fırtınalarla geçtiğini de söylüyorsunuz kitapta. Peki başınıza gelen en absürd olay neydi?

Bir keresinde, sektörde çok fazla şirketle iş yapan, burnundan kıl aldırmayan, oldukça havalı ajanslardan bir tanesi ertesi gün bizim ofise gelip bana verdiğim brief ile ilgili konsept çalışmalarını sunacaktı. O gece ben de çalışıyordum evde, e-posta kutum açıktı. Birdenbire ajanstakilerden bir e-posta geldi: “Yarınki x markasının sunumunu (benim sorumlu olduğum marka) ne yaptık arkadaşlar?” sonra buna cevaben başka birinden bir e-posta daha: “Hala birşey yapmadık yaa, bu gece bir şeyler karalayacağız işte” ... ve sonra derin bir sessizlik. Kendi aralarındaki yazışmaya beni de dahil etmişler yanlışlıkla, gece gece çok güldüm. Ertesi gün geldiler toplantıya, kafalar önde, o eski havadan, ukalalıktan eser yok. Tabii ki olayı yok saydım, çünkü hem komikti hem de üzüldüm duruma. Ama kariyer hayatımın da en eğlenceli günlerinden biriydi, yalan yok. Çalışmalar da enteresan şekilde iyiydi, sabaha kadar fena karalamamışlar, bravo!

Sedefnaz Yaşar ile Plaza İnsanı Mutfakta’yı konuşuyoruz

ÇOĞUNLUKLA ELEŞTİRDİĞİM BİRÇOK ŞEYİ KENDİM DE YAPMIŞSAM BİR GÜZEL İTİRAF ETTİM

- Plaza İnsanı Mutfakta’nın Hızla Yönetici Olmak İçin Tüyolar adlı bölümünde birbirinden ilginç tüyolardan bahsetmişsiniz. Vakt-i zamanında bu tüyoları uyguladığınız oldu mu?

Olmaz mı! İtiraf ediyorum bazılarını uyguladım, uygulamasam bu kadar net anlatamazdım ki, değil mi? Bazıları ise etrafımdan gözlemlediğim tüyolar. Kitapta zaten çoğunlukla eleştirdiğim birçok şeyi kendim de yapmışsam bir güzel itiraf ettim, samimiyet candır!

- Peki son olarak yakın zamanda iş hayatına yani plazalara dönmeyi düşünüyor musunuz?

Şu sıralar kitabıma ve beraberinde gerçekleştirmeyi planladığım projelere odaklanmış durumdayım. Annelik de tatlı geldi açıkçası, İzmir zaten çok güzel, henüz gri plazalara geri dönmeye niyetlenemedim. Ama kendime uygun, yeşili ve oksijeni bol keyifli bir plaza bulursam neden olmasın?

: Teşekkür ederim.

Sedefnaz Yaşar: Teşekkür ederim.

Sedefnaz Yaşar ile Plaza İnsanı Mutfakta’yı konuşuyoruz

Plaza İnsanı Mutfakta

Sedefnaz Yaşar

Küsurat Yay.

S.: 228

Kitabı satın almak için tıklayınız: idefix

*

Instagram: biyografivekitap