İnsanlık gemisine bir taziye: Uygarlıkların Batışı

Özel İçerik

Amin Maalouf

İnsan olmak… Ne zor bir sanat değil mi? Sevmek, anlamak, yargılamamak, ayrışmamak ve en önemlisi savaşmamak neden bu kadar zor? Tarihin en derin noktasından bugüne kadar hep başkalaşmak ve ötekileşmek bir marifet sayılıyor. Oysa sevmek ve kabullenmek ne kadar da güzel… Aslında hayat bize eşi benzeri olmayan renkleri sunuyor. Düşünsenize; bütün dünya sadece mavi renkte olsaydı nasıl hissederdik? O zaman körleşmez miydik? Bana göre insanlar da hayatın renkleri. Biri siyah biri beyaz ama önce insan… Amin Maalouf, farklı kültürlere şahitlik eden birisi olarak hayatın renklerini yakalamayı başarıyor. Lübnan’da doğup büyüyen, savaş sonrası Paris’e yerleşen Maalouf, insanlığa bakış açısı ile bütün dünyada ses getiren bir yazar oluyor. Eserleri kırktan fazla dile çevriliyor. Hristiyan bir Lübnanlı olarak “Uygarlıkların Batışı” ile insan olmanın muhteşem bir resmini çiziyor.

İnsanlık gemisine bir taziye: Uygarlıkların Batışı

UYGARLIKLARIN BATIŞI

Uygarlıkların doğduğu ve battığı büyülü bir coğrafyada doğan Maalouf, bu sayede çok kültürlü bir anlayışla düşünce dünyasını şekillendiriyor. “Arapların Gözünde Haçlılar” ile edebiyat dünyasında derin ve anlaşılır bir yankı uyandırıyor. Ardından insancıl ve bütünleyici eserleri ile dünyada var olan bütün sınırları yok etmeyi hedefliyor. “Uygarlıkların Batışı”, “Buzdağını gördüğü halde ilerlemeye devam eden insanlık gemisine bir taziye” niteliğinde. Maalouf eserinde, ahlaki inandırıcılığını kaybetmiş olan Amerika, parçalanmanın eşiğinde olan Avrupa Birliği, bütün dünyaya küsmüş ve ya küstürülmüş Müslüman - Arap âlemi ve yeni süper güç olma yolunda emin adımlar ile ilerleyen Çin, Hindistan, Rusya’ya bir bakış atıyor. “Uygarlıkların Batışı” yeni bir dünya anlayışını okuyucuya sunuyor.

İnsanlık gemisine bir taziye: Uygarlıkların Batışı

Tanıtım bülteninde şöyle bir açıklama da var:

“Ve çağımızın yaşadığı muazzam teknolojik ilerlemenin büyüsü ardına saklanmış iklim felaketleri, etnik düşmanlıklar, kaybolmuş özgürlük hayali ve pusulasını yitirmiş insanlık.”